Mansuroğlu Mah. 288/6 Sk. No: 12/2, Bayraklı / İzmir

TCK m. 151 ve 152 Mala Zarar Verme Suçu

23.07.2025
154
TCK m. 151 ve 152 Mala Zarar Verme Suçu

Mala zarar verme suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 151. ve 152. maddelerinde düzenlenen, başkasının malvarlığına yönelik kasten gerçekleştirilen zarar verme fiillerini ifade eden bir suç tipidir. Bu suç ile korunan hukuki değer başta mülkiyet hakkı olmak üzere malvarlığı değerleridir. Kanun, başkasına ait taşınır veya taşınmaz mala yönelik yıkma, tahrip etme, yok etme, bozma, kullanılamaz hale getirme veya kirletme gibi seçimlik fiilleri mala zarar verme suçu olarak tanımlamıştır. Suçun temel (basit) hali TCK md. 151’de, daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri ise TCK md. 152’de hükme bağlanmıştır. Aşağıda mala zarar verme suçunun unsurları, cezası, nitelikli halleri ve bu suçla ilgili emsal Yargıtay kararları detaylı şekilde ele alınmaktadır.

TCK 151. Madde: Basit Mala Zarar Verme Suçu

TCK md. 151, mala zarar verme suçunun temel halini düzenlemektedir. Madde metnine göre “Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hale getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”

Bu tanımdan anlaşılacağı üzere suçun konusu, başkasının mülkiyetinde bulunan herhangi bir taşınır ya da taşınmaz maldır. Kişinin kendi malına verdiği zarar bu suçu oluşturmaz. Sahipsiz eşyalara zarar verme de suç değildir; zira ortada korunan bir malvarlığı hakkı bulunmamaktadır. Suçun oluşumu için zarar verilen malın mutlaka tamamen yok olması gerekmez; değerinde azalma veya amacına uygun kullanılmasını önemli ölçüde engelleyen kısmi zarar da bu suç kapsamında kabul edilir.

Örneğin fail, bir otomobilin motor parçalarını sökerek aracın çalışamaz hale gelmesine sebep olursa, araç fiziksel olarak tamamen yok olmasa bile kullanılamaz hale geldiği için mala zarar verme suçu oluşur. Buna karşılık zararın ihmal edilebilecek derecede düşük olması, özellikle basit tamirle giderilebilecek veya önemsiz masrafla eski haline getirilebilecek bir durum söz konusuysa, fiil suçun ağırlık eşiğini karşılamayabilir.

Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu, duvara sprey boyayla yazı yazılması gibi kolaylıkla silinebilecek bir eylemin malın değerinde kayda değer bir azalma yaratmadığı ve eski haline getirilmesi için ciddi bir çaba gerektirmediği hallerde mala zarar verme suçunun oluşmayacağına hükmetmiştir.

Dolayısıyla, zararın belirli bir ağırlığa ulaşmış olması aranmakta; cüzi, geçici ve önemsiz zararlar ceza hukukunun ilgi alanına girmemektedir.

Suçun temel şeklinde failin fiili bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesi, yani kasten hareket etmesi gerekir. Taksirle (dikkatsizlik veya ihmal sonucu) mala zarar verme, Türk Ceza Kanunu’nda ayrıca suç olarak tanımlanmamıştır. Bu nedenle failin kastının varlığı aranır ve kastın genel kast olması yeterlidir; kanun özel bir saik aramamıştır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu da mala zarar verme suçunun ancak kasten işlenebileceğini, taksirle işlenemeyeceğini vurgulamıştır. Kastın somut olayda tespit edilebilmesi için failin, malın başkasına ait olduğunu bilerek ve zarar verme neticesini isteyerek hareket etmesi aranır.

Örneğin Yargıtay CGK, yol kenarında park etmiş bir araca taş yuvarlanacağını öngörmesine rağmen “zarar görürse görsün” diyerek hareket eden iş makinesi operatörünün olası kast altında mala zarar verme suçunu işlemiş sayılacağını, buna karşılık tamamen öngörüsüz veya istem dışı gerçekleşen zararların bu suçu oluşturmayacağını belirtmiştir. Gerçekten de mala zarar verme suçunda genel kast yeterli olup özel bir saik ile hareket etmeye gerek yoktur.

Burada hukuka aykırılık unsuru bakımından vurgulanması gereken husus, failin fiilinin hukuken meşru sayılabilecek bir nedene dayanmamasıdır. Eğer failin eylemi kanunun izin verdiği veya zorunlu saydığı bir durumdan kaynaklanıyorsa, hukuka aykırılık ortadan kalkar ve suç oluşmaz.

Örneğin acil bir tehlikeden kurtulmak için başkasının malına zarar verme “zorunluluk hali” kapsamında değerlendirilebilir. Ayrıca bir saldırıyı defetmek amacıyla zarar vermek de meşru savunma kapsamında suç oluşturmayabilir.

Nitekim Yargıtay 23. Ceza Dairesi’nin bir kararında, sanığın köpeğine saldıran komşu köpeğini tüfekle vurup yaralaması olayı değerlendirilmiş; sanığın birden fazla köpeğin saldırısına maruz kalıp kendini savunmak amacıyla bu fiili gerçekleştirdiği, dolayısıyla “haklı bir nedene dayandığı” kabul edilerek mala zarar verme suçundan beraat etmesi gerektiğine hükmedilmiştir. Mahkemenin sanığı mahkûm etmesi Yargıtay tarafından bozulmuştur.

Bu örnek, meşru savunma veya zorunluluk halinin mala zarar verme suçunda hukuka uygunluk nedeni teşkil edebileceğini göstermektedir. Benzer şekilde, kamunun selameti için tehlike arz eden başıboş ve vahşi bir hayvanı öldürmek de TCK 151’e göre cezalandırılmaz; kanun koyucu bu gibi durumları “haklı neden” kapsamında tutarak suça vücut vermeyeceğini madde gerekçesinde ifade etmiştir.

Mala zarar verme suçunun soruşturma ve kovuşturması, temel şekil (TCK 151) için şikayete tabidir. Mağdur, fiili ve faili öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde şikayet hakkını kullanmalıdır (Ceza Muhakemesi Kanunu md. 73).

Şikayet yoksa veya süresi içinde yapılmamışsa fail hakkında ceza davası açılamaz. Basit mala zarar verme suçu, uzlaştırma kapsamında da olduğundan, soruşturma aşamasında savcılık uzlaştırma prosedürünü işletmek zorundadır (CMK md. 253).

Uzlaştırma, fail ile mağdurun anlaşması halinde ceza yargılamasının sona ermesine imkan tanıyan bir kurumdur. Ancak mağdurun uzlaşmaya yanaşmaması halinde kamu davası açılır ve yargılama devam eder.

Görevli mahkeme bakımından, suçun cezasının üst sınırı 3 yıl hapis olduğu için (ve nitelikli haller dahil 10 yıldan fazla olmadığı için) bu suçtan açılan davalara Asliye Ceza Mahkemesi bakar. Kanuni dayanak olarak 5235 sayılı Kanun md. 12 uyarınca üst sınırı 10 yılı aşmayan suçlar asliye ceza mahkemelerinin görev alanına girmektedir. Yetkili mahkeme ise genel kural gereği suçun işlendiği yer mahkemesidir.

Mala Zarar Verme Suçunun Nitelikli Halleri (TCK 152)

TCK m. 152, mala zarar verme suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli (vasıflı) hallerini düzenlemiştir. Bu haller, suçun ya hedef aldığı malın özelliği ya da işleniş şekli bakımından, basit hale nazaran daha fazla kamu zararı veya tehlike doğuran durumlardır. Maddenin birinci fıkrasında, suçun konu unsuru itibariyle nitelikli halleri yedi bent halinde sayılmıştır:

  • Kamuya ait veya kamu hizmetine tahsisli mal: Kamu kurum ve kuruluşlarına ait, kamu hizmetine tahsis edilmiş veya kamunun kullanımına sunulmuş yer, bina, tesis veya diğer eşya hakkında işlenen zarar verme fiilleri (TCK 152/1-a). Örneğin belediyeye ait parkta bankları kırmak, trafik levhalarını tahrip etmek bu kapsamdadır. Eşyanın mutlaka devlet mülkiyetinde olması gerekmez; önemli olan kamusal hizmete ayrılmış olmasıdır.
  • Afetlere karşı koruma amaçlı mal: Yangına, sel ve taşkına, kazaya veya diğer felaketlere karşı korunmaya tahsis edilmiş her türlü eşya veya tesis hakkında zarar verme (TCK 152/1-b). Örneğin itfaiye ekipmanlarına, yangın musluklarına veya sel bariyerlerine zarar vermek bu bent kapsamına girer.
  • Orman ve ağaçlar: Devlet ormanı statüsündeki yerler hariç olmak üzere nerede olursa olsun dikili ağaç, fidan veya asma çubuğuna zarar vermek (TCK 152/1-c). Devlet ormanları bu madde kapsamında değildir; zira Orman Kanunu’nda ayrı suç olarak düzenlenmiştir. Ancak özel mülkiyetteki yahut köy, belediye gibi kamuya ait alanlardaki ağaçların kesilmesi, yakılması gibi fiiller bu bent uyarınca cezalandırılır.
  • İçme suyu ve afet önleme tesisleri: Sulama, içme suyu sağlama veya afetlerden korumaya yarayan tesislere zarar vermek (TCK 152/1-d). Örneğin baraj, su deposu, sel seti gibi tesisleri tahrip etmek bu nitelikli haldir.
  • Grev ve lokavt durumunda zarar verme: Grev veya lokavt sırasında işçilerin veya işverenlerin ya da sendika ve konfederasyonların maliki olduğu veya kullanımında bulunan bina, tesis veya eşya hakkında zarar verme (TCK 152/1-e). Bu bent, toplu iş uyuşmazlıkları sırasında olabilecek mala zarar verme eylemlerini kapsar; failin bizzat grevci olması şart değildir.
  • Siyasi parti ve meslek kuruluşları malı: Siyasi partilere veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları (ör. barolar, odalar) ve bunların üst kuruluşlarına ait veya onların kullanımındaki bina, tesis, eşya hakkında zarar verme (TCK 152/1-f). Bu da örgütlü toplumsal yapılarla ilgili malları korumayı amaçlayan bir nitelikli haldir.
  • Kamu görevlisine öç almak amacıyla zarar verme: Görevini yapması veya yaptığı işten ötürü bir kamu görevlisinin malına intikam saikiyle zarar vermek (TCK 152/1-g). Örneğin bir memurun görevine kızıp arabasını çizmek bu kapsama girebilir. Burada failin amacı “öç almak” olmalıdır; bu özel saik aranan tek nitelikli haldir.

Yukarıdaki bentlerde belirtilen şekillerde mala zarar verme suçu işlenirse, kanun koyucu bu fiilleri daha ağır cezaya layık görmüştür. TCK 152/1’e göre bu hallerde ceza bir yıldan dört yıla kadar hapistir. Dikkat edilirse, temel suçtan farklı olarak adli para cezası seçeneği burada öngörülmemiş; ayrıca bu suçlar şikayete tabi olmaksızın doğrudan (resen) soruşturulur hale getirilmiştir.

Yani TCK 152 kapsamındaki nitelikli mala zarar verme suçlarında, mağdurun şikayeti aranmaksızın savcılık doğrudan kamu davası açabilir; zira bu eylemler kamunun zararını ve güvenliğini ilgilendiren boyutlara sahiptir.

Nitekim kanun gerekçesi de bu hallerde verilen zararın geniş kitleleri etkileyebileceğini, bu nedenle şikayete bağlı tutulmadığını vurgulamaktadır. Örneğin belediyeye ait bir otobüs durağını yakıp tahrip eden fail hakkında, kamu malına zarar verdiği için şikayet aranmaksızın ceza davası yürütülür.

Maddenin ikinci fıkrasında suçun işleniş şekli bakımından nitelikli halleri düzenlenmiştir. Buna göre mala zarar verme suçu eğer şu yöntemlerle işlenirse ceza artırılır:

  • Yakıcı madde veya patlayıcı ile işlenmesi: Suçun yakarak (kundaklama) veya molotofkokteyli, dinamit vb. patlayıcı madde kullanarak işlenmesi (TCK 152/2-a). Örneğin bir kişinin hasmının evini benzin döküp yakması, mala zarar verme suçunun nitelikli halidir.
  • Doğal afet etkisi yaratarak işlenmesi: Suçun toprak kayması, çığ düşmesi, sel veya taşkın meydana getirmek suretiyle işlenmesi (TCK 152/2-b). Örneğin rakibinin arazisine zarar vermek için su baskınına yol açacak baraj kapaklarını açmak bu kapsamdadır.
  • Nükleer, biyolojik, kimyasal yöntemlerle: Suçun hedef malı radyasyona maruz bırakmak, nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle işlenmesi (TCK 152/2-c). Bu oldukça ağır ve toplum için tehlikeli yöntemlerdir.

Bu sayılan yöntemlerle mala zarar verilmesi halinde kanun, verilecek cezayı “bir katına kadar” artırmayı öngörmüştür. Bir kat artırım, cezanın en fazla iki katına çıkarılabileceği anlamına gelir. Örneğin normalde 1-4 yıl arası hapis öngören 152/1 kapsamındaki bir suçu fail yakarak işlemişse, ceza alt sınırı 2 yıla, üst sınırı 8 yıla kadar çıkabilecektir. Bu artırım oranı somut olayın tehlikeliliğine ve zarar boyutuna göre takdir edilir.

Üçüncü fıkrada ise netice sebebiyle ağırlaşmış bir hal düzenlenmiştir. Eğer mala zarar verme suçu işlendiği için haberleşme, enerji veya ulaşım (demiryolu, havayolu) alanında kamu hizmeti geçici de olsa aksar ise, yukarıdaki fıkralara göre belirlenen ceza yarısından iki katına kadar artırılır (TCK 152/3). Yani bu durumda ceza, %50 oranından başlayıp gerekirse 2 katına (yani %200 artışa) kadar çıkarılabilir.

Örneğin fail, şehirde elektrik hatlarına zarar verip elektrik kesintisine yol açmışsa veya tren raylarını tahrip edip seferlerin aksamasına neden olmuşsa, bu fıkra uygulanır. Bu hüküm, mala verilen zararın topluma yansıyan ciddi neticelerini ayrıca cezalandırmayı amaçlamaktadır.

Belirtmek gerekir ki ikinci fıkradaki yöntemsel artırım ile üçüncü fıkradaki netice artırımı, koşulları varsa içtimaen birlikte uygulanabilir. Örneğin sanık, patlayıcı kullanarak bir trafoyu havaya uçurup elektrik hizmetini kesintiye uğratmışsa, hem 152/2-a (patlayıcı ile) hem 152/3 (kamu hizmetinin aksaması) nedeniyle cezada artırım gündeme gelecektir.

TCK 152’de sayılan nitelikli haller bakımından Yargıtay kararları uygulamaya ışık tutmaktadır. Özellikle kamu malı kavramı ve benzer suçlarla ilişki konularında içtihatlar oluşmuştur.

Örneğin Yargıtay bir kararında sanıkların GSM operatörlerine ait baz istasyonlarını kırmak suretiyle verdikleri zararın değerlendirmesini yapmıştır. İlk derece mahkemesi eylemi “kamu malına zarar verme” sayıp TCK 152/1-a uygulamışsa da Yargıtay, GSM baz istasyonlarının kamu kurum ve kuruluşlarına ait veya kamunun kullanımına sunulmuş tesis niteliğinde olmadığını, özel hukuk tüzel kişisine (şirket malına) ait olduğunu belirterek bu eylemlerin TCK 151/1 kapsamında basit mala zarar verme suçunu oluşturacağını vurgulamıştır. Bu nedenle sanıklar hakkında suç vasfında hataya düşüldüğü gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.

Bu içtihat, bir malın “kamu malı” sayılabilmesi için mülkiyet veya tahsis bakımından kamusal bir nitelik taşıması gerektiğini ortaya koyar. Benzer şekilde Yargıtay, alkollü halde karakolun kapısını kıran sanığın eyleminin hiç tereddütsüz kamu malına zarar verme suçunu oluşturduğunu belirtmiştir. Polis merkezinin kapısı kamu hizmetine tahsisli bir eşya olduğundan, fail hakkında TCK 152/1-a kapsamında ceza verilmesinde yasaya aykırılık görülmemiştir.

Yine Yargıtay, kamuya açık bir telefon kulübesinin camını kıran sanığın eylemini de aynı şekilde kamu malına zarar verme suçu saymıştır.

Bu örnekler, kamu malı kavramının geniş yorumlandığını (devlete ait olmasa dahi kamusal hizmet gören veya kamunun kullanımına açık malların korunduğunu) göstermektedir.

Mala zarar verme suçu, uygulamada sıkça hırsızlık suçu ile birlikte ya da onunla bağlantılı olarak görülür. Örneğin bir kimse bir eşyayı çalarken o eşyaya zarar verebilir veya hırsızlık amacıyla bir yerin kapısını kırıp içeri girebilir. Bu durumlarda hangi suçlardan ceza verileceği hususu önem kazanır. 5237 sayılı TCK, malvarlığına karşı suçlarda failin eyleminin tek bir fiil ile birden fazla suçu oluşturması halinde TCK md. 44’deki fikri içtima hükümlerine gidilebileceğini düzenlemiştir.

Yargıtay içtihatları da hırsızlık ve mala zarar verme suçlarının iç içe geçtiği durumlarda bazı ayrımlar yapmıştır. Önemli bir içtihat, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 19.02.2013 tarihli kararında ortaya konmuştur: Failin tek bir fiille hem mala zarar verme hem de genel güvenliği tehlikeye sokma suçlarını işlediği hallerde, 5237 sayılı TCK md. 44 gereğince fikri içtima uygulanarak en ağır cezayı gerektiren suçtan hüküm kurulması, diğer suçtan ayrıca ceza verilmemesi gerektiği belirtilmiştir.

CGK, kapalı bir camdan dışarı art arda ateş eden sanığın hem camı kırarak mala zarar verme hem de etrafa ateş ederek genel güvenliği tehlikeye sokma suçlarını tek fiille işlediğini, bu nedenle iki ayrı mahkumiyet verilmesinin isabetsiz olduğunu vurgulamıştır.

Hırsızlıkla birlikte mala zarar verme suçu açısından ise Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin yerleşik hale gelen içtihatları mevcuttur. Buna göre, eğer mala zarar verme eylemi, hırsızlık suçunun konusunu oluşturan mal üzerinde gerçekleşmişse fail ayrıca mala zarar verme suçundan cezalandırılmaz. Bu durum, zarar verme fiilinin zaten hırsızlığın doğal sonucu olması nedeniyle, cezanın TCK md. 61 kapsamında temel ceza belirlenirken dikkate alınmasıyla yetinileceği şeklinde açıklanmaktadır.

Örneğin bakır kabloları çalmak için kabloları kesip zarar veren failin fiilinde çalınan mal ile zarar verilen mal aynı olduğu için ayrıca mala zarar verme suçundan ceza verilmemesi gerekir.

Nitekim Yargıtay 15. Ceza Dairesi, sinyalizasyon kablolarının içindeki bakırları çalmak isteyen sanıklar hakkında hem hırsızlıktan hem mala zarardan hüküm kurulmasını kanuna aykırı bulmuş ve mala zarar verme suçundan kurulan hükmü bozmaya gerek görmüştür.

Bununla birlikte hırsızlık yapılırken, hedef mal dışında başka bir mala zarar verilmişse (örneğin mağazadan ürün çalarken vitrini kırmak gibi) o zaman fail hem hırsızlık hem mala zarar verme suçlarından ayrı ayrı sorumlu olacaktır.

Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 2015/13100 E. ve 2016/6152 K. sayılı kararında, Ceza Genel Kurulu’nun da benzer yöndeki 2014 tarihli kararlarına atıfla, hırsızlık ve mala zarar verme suçlarının her ikisinin de malvarlığına karşı suçlar olup mağdurun malvarlığını zarara uğrattığını, aralarındaki temel farkın hırsızlıkta failin yarar sağlama amacı güderken mala zarar vermede salt zarar verme amacının olduğunu ifade etmiş; bu nedenle aynı mala yönelikse tek suç (hırsızlık), farklı mala da zarar verilmişse ayrı suçlar olarak değerlendirilmesi gerektiğini açıkça belirtmiştir.

Somut bir örnek olarak, hırsızlık amacıyla girdiği evde hem eşyaları çalan hem de öfkeyle evin pencerelerini kıran bir fail, çalınan eşyalar yönünden sadece hırsızlıktan cezalandırılırken, ayrıca kırılan pencere için mala zarar verme suçundan da cezalandırılacaktır.

Mala Zarar Verme

Tck M. 151 Ve 152 Uyarınca Mala Zarar Verme Suçu

Mala Zarar Verme Suçunun Cezası ve Yaptırımları

Mala zarar verme suçunun kanuni yaptırımları işlenen fiilin basit ya da nitelikli hal olmasına göre değişir. Aşağıdaki tabloda TCK 151 ve 152 kapsamında öngörülen ceza miktarları özetlenmiştir:

Suç Tipi Kanuni Ceza
Basit mala zarar verme (TCK 151/1) 4 aydan 3 yıla kadar hapis veya adli para cezası (Mağdurun şikayeti üzerine)
Nitelikli mala zarar verme (TCK 152/1, bent a–g) 1 yıldan 4 yıla kadar hapis (Şikayet aranmaksızın, re’sen kovuşturulur)
Mala zararın yakıcı, patlayıcı, vs. ile işlenmesi (TCK 152/2) Yukarıdaki ceza bir kata kadar artırılır (ceza en fazla iki katına çıkabilir)
Mala zarar sonucu kamu hizmetinin aksaması (TCK 152/3) Yukarıdaki ceza yarısından iki katına kadar artırılır (ceza en fazla üç katına kadar çıkabilir)

 

Tablodan da görüldüğü üzere, mala zarar verme suçunun basit halinde hâkim, duruma göre hapis cezası yerine adli para cezası verebilirken, nitelikli hallerde ise yalnızca hapis cezası öngörülmektedir. Bu da kanun koyucunun, kamuya veya toplumsal değerlere zarar veren eylemleri daha ağır yaptırımlarla cezalandırmak istediğini göstermektedir.

Basit mala zarar verme suçu, şikayete tabi olup aynı zamanda uzlaştırma kapsamındadır. Ancak nitelikli mala zarar verme suçları şikayet aranmaksızın resen soruşturulur ve uzlaştırma prosedürüne tabi değildir. Bu ayrım, kamu düzenini ilgilendiren zararlı eylemlerin mağdurun iradesine bağlı kalmaksızın yargı önüne taşınmasını sağlar.

Teşebbüs bakımından, mala zarar verme suçuna teşebbüs mümkündür. Fail eylemine başlamış fakat netice gerçekleşmemişse, örneğin arabaya taş atıp isabet ettirememişse, teşebbüs hükümleri uygulanabilir.

İştirak hükümleri ise genel çerçevede uygulanır. Suç birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmişse, hepsi müşterek fail olarak sorumlu olur.

Öte yandan, zincirleme suç (müteselsil suç) halleri de mala zarar verme suçu için gündeme gelebilir. TCK m. 43’e göre, aynı mağdura karşı, farklı zamanlarda işlenen birden fazla mala zarar verme eylemi tek suç olarak değerlendirilir; ancak ceza artırılarak verilir. Örneğin, fail husumetli olduğu komşusunun arabasına üç gece arayla zarar verirse, bu durumda tek suç kabul edilerek ceza belli oranda artırılır.

Şahsi Cezasızlık ve Cezada İndirim Halleri

Mala zarar verme suçlarında fail ile mağdur arasında belirli akrabalık ilişkileri bulunması durumunda şahsi cezasızlık ya da cezada indirim hükümleri uygulanabilir. Bu düzenleme, aile bireyleri arasında yaşanan çatışmalarda ceza hukukunun müdahalesini sınırlandırmak ve sosyal barışı korumak amacıyla getirilmiştir.

5237 sayılı TCK’nın 167. maddesine göre, aşağıdaki kişiler arasında işlenen mala zarar verme suçlarında şikayet aranmaksızın cezasızlık söz konusu olur:

  • Boşanmamış eşler
  • Altsoy ve üstsoy (anne, baba, çocuk, torun, büyükanne vb.)
  • Evlat edinen ile evlatlık
  • Aynı konutta birlikte yaşayan kardeşler

Örneğin, bir kişi birlikte yaşadığı kardeşine ait cep telefonunu kasten kırarsa, bu durumda şikayet olsa dahi cezai sorumluluğu olmayacaktır.

Ancak, ayrılmış eşler, birlikte yaşamayan kardeşler, amca, hala, dayı, teyze, yeğen gibi ikinci derece hısımlar arasındaki mala zarar verme fiillerinde farklı bir hüküm uygulanır. Bu kişiler arasında işlenen mala zarar verme suçları, mağdurun şikayetine tabidir. Şikayet gerçekleşirse, fail hakkında yarı oranında ceza indirimi uygulanır.

Örnek olarak, bir kişinin ayrıldığı eşine ait eşyaya zarar vermesi durumunda, eşin şikayeti üzerine yargılama yapılabilir ve mahkumiyet halinde ceza %50 oranında indirilir. Bu hüküm, aile ilişkilerinin zedelenmesinin ceza hukuku müdahalesiyle daha da derinleşmemesi amacı taşır.

Mala Zarar Verme Suçunda Etkin Pişmanlık

Failin pişmanlık göstermesi ve mağdurun zararını karşılaması, mala zarar verme suçu açısından ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu kapsamda etkin pişmanlık hükümleri 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 168. maddesinde düzenlenmiştir. Mala zarar verme suçu da bu hüküm kapsamına dahil suçlar arasında yer alır.

TCK m. 168/1 uyarınca, suç tamamlandıktan sonra ancak henüz kovuşturma başlamadan fail, mağdurun uğradığı zararı aynen iade eder veya tamamen tazmin ederse, verilecek cezada 3’te 2’ye kadar indirim uygulanabilir.

TCK m. 168/2 ise, kovuşturma başladıktan sonra ancak mahkeme hüküm kurmadan önce zararın tamamen giderilmesini düzenler. Bu durumda mahkeme, fail hakkında yarıya kadar ceza indirimi uygulayabilir.

Zarar kısmen tazmin ediliyorsa, bu durumda cezada indirim yapılabilmesi için mağdurun rızası gereklidir. Yani mağdur, yapılan kısmî ödemeyi kabul etmezse indirim uygulanmaz.

Yargıtay 23. Ceza Dairesi, kanun yararına bozma yoluyla incelediği bir kararda, failin soruşturma aşamasında mağdurun zararını tazmin ettiğini ve mahkemenin buna rağmen etkin pişmanlık indirimini uygulamamasını hukuka aykırı bulmuştur. Mahkeme kararını bozan Yargıtay, Adalet Bakanlığı’nın başvurusu üzerine, failin kovuşturma öncesi zararı gidermesi nedeniyle TCK 168’in uygulanması gerektiğini vurgulamıştır.

Bu içtihat, zararın tazmini suretiyle cezada önemli oranlarda indirim sağlanabileceğini ve yargılamanın sonucunun ciddi şekilde etkilenebileceğini göstermektedir.

Ayrıca, mala zarar verme suçunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) ve kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına veya tedbire çevrilmesi gibi müesseseler de, genel koşulları mevcutsa fail lehine uygulanabilir.

Ceza Avukatlarına Davalarda Öneriler

Mala zarar verme suçu ile ilgili davalarda görev alan ceza avukatları açısından, müvekkillerinin haklarını en iyi şekilde koruyabilmek için göz önünde bulundurulması gereken bazı önemli stratejik noktalar mevcuttur:

Delillerin Toplanması ve Analizi

Ceza avukatları, öncelikle olayın gerçekleşme şeklini ve zararın boyutunu netleştirecek delillerin eksiksiz toplanmasını sağlamalıdır. Mala zarar verme suçunda tanık beyanları, güvenlik kamerası görüntüleri, fotoğraflar, keşif raporları, ekspertiz raporları gibi materyaller oldukça önemlidir.

Örneğin, bir işyerinde yaşanan olayda güvenlik kameralarının kaydettiği görüntüler failin kimliğini ve eylem tarzını ortaya koyabilir. Avukat, bu tür delilleri zaman geçmeden temin etmeli ve kaybolmalarını engellemelidir. Ayrıca zarar gören malın değerine ilişkin bilirkişi raporları ile hasarın maddi boyutu ortaya konmalıdır.

Sanık müdafii olarak görev yapan avukat, aleyhe olabilecek hususlara da hazırlıklı olmalı ve bu delilleri çürütecek savunma stratejilerini erkenden planlamalıdır.

Kast ve Hukuka Uygunluk Durumları

Mala zarar verme suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Bu nedenle failin kastı yoksa ya da olayda hukuka uygunluk hali mevcutsa beraat sağlanabilir. Örneğin bir eylem kazayla (taksirle) gerçekleşmişse, bu durumda fail hakkında ceza verilemez; çünkü taksirle mala zarar verme TCK’da suç olarak düzenlenmemiştir.

Yine failin eylemi meşru müdafaa ya da zorunluluk hali çerçevesinde gerçekleşmişse, avukat bu durumu öne sürmeli ve buna ilişkin tanık beyanlarını ve olay koşullarını dosyaya sunmalıdır. Yargıtay’ın, bu tür durumlarda beraat yönünde karar verdiği çeşitli içtihatlar da savunma açısından etkili bir şekilde kullanılmalıdır.

Şikayet ve Uzlaşma Süreçleri

Basit mala zarar verme suçları şikayete bağlı olup, 6 aylık şikayet süresi içinde mağdurun savcılığa başvurması gerekir. Avukat, mağdur vekili ise bu süreyi kaçırmamaya azami dikkat göstermelidir. Süre geçirildiyse davanın düşmesi söz konusu olacaktır.

Sanık müdafii ise, mağdurun zamanında şikayette bulunup bulunmadığını mutlaka kontrol etmeli ve süre aşımı varsa bu hususu derhal ileri sürmelidir.

Ayrıca basit mala zarar verme suçları uzlaştırma kapsamındadır. Avukat, uzlaştırma sürecinde müvekkilini doğru yönlendirmelidir. Sanık açısından, mağdurun zararını telafi ederek mahkumiyetin önüne geçmek ve sicil temizliğini korumak mümkündür. Mağdur açısından ise tazminat alacağı, uzlaştırma sürecinde net şekilde belirlenebilir.

Zararın Giderilmesi ve Etkin Pişmanlık

Ceza avukatları, müvekkillerini mala verilen zararın kovuşturma başlamadan önce veya en geç mahkumiyet hükmü verilmeden tazmin etmeleri yönünde teşvik etmelidir. Bu tür zarar giderimi, etkin pişmanlık kapsamında TCK md. 168 gereğince cezada önemli indirimler sağlar.

Zararın karşılandığına dair dekont, ibraname gibi belgeler dosyaya sunulmalı; tazminin mahkeme tarafından resmi şekilde dikkate alınması sağlanmalıdır. Hatta zarar soruşturma aşamasında giderilirse, kamu davası açılmayabilir ya da ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilebilir. Bu nedenle, zarar tazmini yalnızca mahkumiyetin hafifletilmesi değil, yargılamanın sona erdirilmesi açısından da stratejik önem taşır.

Mağdur vekilleri ise, bu süreçte etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanacağını öngörerek tazminat miktarı ve ödeme şekli konusunda müvekkillerinin haklarını korumalıdır. Uzlaştırma görüşmelerinde ya da tazmin pazarlıklarında mağdurun menfaati avukat tarafından açıkça gözetilmelidir.

Benzer Suçlarla İlişki

Mala zarar verme suçu genellikle hırsızlık, konut dokunulmazlığını ihlal ya da genel güvenliği tehlikeye sokma gibi suçlarla birlikte işlenebilir. Bu tür durumlarda avukatın dikkatli bir hukuki nitelendirme yapması gerekir.

Örneğin müvekkil hem hırsızlıktan hem mala zarardan suçlanıyorsa ve zarar gören mal ile çalınan mal aynı ise, sadece hırsızlıktan ceza verilmesi gerektiği ileri sürülebilir. Böylece TCK md. 44 uyarınca fikri içtima savunması yapılabilir.

Yine müvekkil bir konuta izinsiz girip içeride mala zarar vermişse, avukat hem konut dokunulmazlığını ihlal hem de mala zarar verme suçlarının oluştuğunu ancak eylem birliği olup olmadığını sorgulamalıdır. Bu noktada Yargıtay kararlarının dikkatlice incelenmesi ve eylemin tek fiil mi, ayrı fiiller mi oluşturduğu analiz edilmelidir.

Görevli Mahkeme ve Usul İşlemleri

Mala zarar verme suçunda görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesi’dir. Nitelikli halleri de dahil olmak üzere, suçun kovuşturulması asliye cezada yapılır. Avukatlar, eğer dava yanlışlıkla Ağır Ceza Mahkemesi’ne açılmışsa buna itiraz etmeli ve görevli mahkemeye sevk talebinde bulunmalıdır.

Usule dair diğer bir nokta ise yetki itirazıdır. Suçun işlendiği yer dışında başka bir yerde dava açılmışsa, avukat süresinde yetki itirazı yapmalıdır. Ayrıca bir olayda hem mala zarar hem başka bir suç isnat edilmişse, avukat dosyaların birleştirilmesi veya ayrılması taleplerini müvekkil lehine değerlendirmelidir.

Karar Sonuçlarının Takibi

Yargılama sonunda verilecek kararın müvekkil açısından en avantajlı şekilde şekillenmesini sağlamak da avukatın sorumluluğundadır. Özellikle HAGB (hükmün açıklanmasının geri bırakılması), hapis cezasının ertelenmesi veya adli para cezasına çevrilmesi gibi hüküm seçenekleri gündeme gelebilir.

Basit mala zarar verme suçu, ilk defa işlenmişse ve sanık sabıkasızsa, avukat HAGB talebi ile mahkumiyetin sonuçlarını önleyebilir. Yine kısa süreli hapis cezalarında, para cezasına çevrilme ya da erteleme talepleri ile müvekkilin cezaevine girmesi engellenebilir.

Genel Değerlendirme

Sonuç olarak, mala zarar verme suçlarında görev alan ceza avukatları, hem maddi olayı hem de hukuki boyutunu titizlikle incelemeli; müvekkillerinin lehine olabilecek tüm ceza hukuku enstitülerinden faydalanmalıdır. Olayın oluş şekli, zararın boyutu, zarar gideriminin zamanı ve başka suçlarla bağlantısı dikkatle analiz edilmelidir.

Özellikle zararın tazmini, uzlaştırma ve etkin pişmanlık gibi kurumların proaktif biçimde kullanılması, müvekkilin en az zararla bu süreci atlatmasına yardımcı olabilir. Bu noktada avukatın yalnızca savunma yapması değil, gerektiğinde tazminat hesaplaması, uzlaşma yönlendirmesi gibi bütüncül bir strateji izlemesi gereklidir.

Av. Ramazan Sertan Safsöz

Bu makale yalnızca bilgilendirme amacı taşımakta olup, somut davalar için bir ceza avukatından profesyonel destek alınmalıdır.

5/5 - (1 vote)
Ziyaretçi Yorumları

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Bir Yorum Yazın

Bilgi almak için bizi arayabilirsiniz.
Whatsapp
Safsöz Hukuk Bürosu
Safsöz Hukuk Bürosu
Merhaba!
Size nasıl yardımcı olabiliriz?
1