Mansuroğlu Mah. 288/6 Sk. No: 12/2, Bayraklı / İzmir

TCK 158/1-f Bankacılık ve Bilişim Sistemleriyle Dolandırıcılık

04.06.2025
42
TCK 158/1-f Bankacılık ve Bilişim Sistemleriyle Dolandırıcılık

TCK 158/1-f kapsamındaki bilişim sistemlerinin veya bankacılık kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçu, günümüz teknolojik çağında sıkça karşılaşılan bir dolandırıcılık biçimidir. Daha önce genel olarak dolandırıcılık suçları ve davaları hakkında bir makale yayımlamıştık. Göz atabilirsiniz. Bu suç tipi ise teknolojinin ve bankacılık hizmetlerinin yaygın kullanımının getirdiği internet dolandırıcılığı ve bankacılık dolandırıcılığı vakalarına yönelik, dolandırıcılık suçunun basit haline göre daha ağır cezalar öngörmektedir. Avukatlara hitaben hazırlanan bu yazıda, TCK 158/1-f suçunun unsurları, fail ve mağdur yönü, suçun işleniş biçimleri, Yargıtay kararları ışığında güncel değerlendirmeler ve TCK m.157 ile diğer nitelikli dolandırıcılık halleriyle karşılaştırmalı analiz ele alınacaktır. Ayrıca etkin pişmanlık hükümleri, uygulamada sık yapılan savunma hataları ve savunma stratejilerine dair avukatlara özel öneriler de incelenecektir.

TCK 158/1-f Dolandırıcılık Suçunun Unsurları

Türk Ceza Kanunu’nda dolandırıcılık suçunun temel tanımı TCK 157’de yapılmıştır. Bu maddeye göre, “hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan” kişi dolandırıcılık suçunu işlemiş olur. Dolandırıcılık suçunun oluşması için temel unsurlar şunlardır:

  • Failin başkasını aldatmaya yönelik hileli davranışlarda bulunması (basit yalanı aşan, kandırıcı düzen ve oyunlar içermesi).

  • Bu hileli davranışların sonucunda mağdurun iradesinin hataya düşürülmesi (mağdurun aldatılması).

  • Hileli davranışlarla haksız bir menfaat sağlanması (failin kendisine veya bir başkasına yarar elde etmesi ve buna bağlı olarak mağdurun veya üçüncü bir kişinin zarar görmesi).

Dolandırıcılık suçu bir netice suçu niteliği taşır; fiil sonucunda mağdurun malvarlığında gerçek bir zarar meydana gelmelidir. Failin hileli hareketi ile meydana gelen zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunmalıdır. Basit bir yalan, tek başına dolandırıcılık için yeterli değildir; eylemin hile düzeyine ulaşması, yani karşı tarafın iyi niyet ve güvenini boşa çıkaracak derecede aldatıcı olması aranır.

TCK 158/1-f, dolandırıcılık suçunun nitelikli (ağır ceza gerektiren) hallerinden birini düzenler. Bu bent uyarınca dolandırıcılık fiilinin “bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle” işlenmesi, suçu nitelikli hale getirmektedir. Kanun koyucu, bilişim teknolojilerinin ve bankacılık hizmetlerinin suçta araç olarak kullanılmasını, aldatma imkanını kolaylaştırdığı için daha ağır ceza ile yaptırıma bağlamıştır. Nitekim TCK m.158 kapsamında nitelikli dolandırıcılık halleri için temel ceza 3 yıldan 10 yıla kadar hapis ve 5.000 güne kadar adli para cezası olarak öngörülmüştür. Özellikle TCK m.158/1-f kapsamına giren durumlarda kanun, hapis cezasının alt sınırını 4 yıl olarak belirlemiştir. Bu yüksek alt sınır, bilişim ve bankacılık araçlarıyla işlenen dolandırıcılığın ne denli ciddi kabul edildiğini göstermektedir.

TCK 158/1-f suçunun Suçun Faili ve Mağduru

TCK 158/1-f suçunun faili bakımından kanun herhangi bir özel nitelik aramamıştır; fiili kasten gerçekleştiren herkes bu suçun faili olabilir. Dolandırıcılık suçu genel kastla işlenebilen bir suçtur. Failin amacı, bilerek ve isteyerek hileli davranışlarla bir başkasını aldatıp onun iradesini etkilemek ve bu şekilde kendisine veya bir üçüncü kişiye çıkar sağlamaktır. Suçun işlenişinde failin banka çalışanı veya bilişim uzmanı olması gerekmez; sıradan bir kişi interneti veya bankacılık sistemlerini kullanarak da bu suçu işleyebilir. Örneğin, kendisini bankada görevli gibi göstererek telefonla bir mağduru kandıran bir kişi de m.158/1-f kapsamında yargılanabilir.

Suçun mağduru, hile sonucu malvarlığı zararına uğrayan kişidir. Mağdur, gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişi (örneğin bir şirket) de olabilir. Bilişim veya bankacılık sistemleri kullanılarak işlenen dolandırıcılıkta mağdur, dijital veya finansal araçlar vasıtasıyla gerçekleştirilen hileli işlemlere kanarak zarara uğramaktadır. Bazı durumlarda dolandırıcılık eylemi banka üzerinden yapıldığında “mağdur banka mıdır yoksa hesap sahibi mi?” sorusu gündeme gelebilir. Uygulamada, hileli eylem sonucunda kimin malvarlığı zarar görmüşse o kişi mağdur kabul edilir. Örneğin fail, sahte bir e-posta ile mağdurun banka giriş bilgilerini ele geçirip hesabından para çekmişse, mağdur hesabı boşaltılan hesapsahibidir; banka bu durumda doğrudan zarar görmez, sadece suçta araç konumundadır. Ancak banka, müşterinin zararını tazmin ederse hukuken zararı üstlenmiş olacağından o da mağdur sıfatına kavuşabilir.

TCK, dolandırıcılık suçlarında belirli akrabalık ilişkileri bakımından özel bir düzenleme getirmiştir. TCK m.167/2 uyarınca, dolandırıcılık suçu eş (boşanmış eş dahil), üstsoy, altsoy veya aynı konutta beraber yaşayan kardeşler arasında işlenmişse şikayete tabi hale gelir ve bu durumda verilecek cezada yarı oranında indirim yapılabilir. Bu özel hal haricinde, TCK 158/1-f kapsamındaki nitelikli dolandırıcılık suçu kural olarak şikayete tabi olmayıp Cumhuriyet savcılığınca re’sen soruşturulur.

Seçimlik Hareketler ve Suçun Oluşum Biçimleri

TCK m.158/1-f, iki farklı aracı kullanmayı seçimlik hareketler olarak öngörmüştür:

  1. Bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık,

  2. Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık.

Bu seçenekli hareketlerden herhangi biriyle suç işlenirse m.158/1-f tatbik edilir. Bilişim sistemi denilince yalnızca bilgisayar veya internet anlaşılmamalıdır; verinin işlenmesi, depolanması ve iletilmesi fonksiyonlarına sahip tüm dijital platformlar bilişim sistemi kapsamındadır. Dolayısıyla akıllı telefon uygulamaları, internet siteleri, e-posta ve sosyal medya gibi araçlar bilişim sistemi aracılığıyla dolandırıcılıkta rol oynayabilir. Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması ise, finansal kuruluşların hizmetlerinin dolandırıcılıkta kullanılması anlamına gelir. Örneğin, başkasına ait bir banka hesabını kullanarak haksız para transferi yapmak, sahte çek veya kredi kartı ile ödeme yaparak menfaat sağlamak ya da kendisini banka görevlisi gibi tanıtıp müşteriden bilgi toplamak bu kapsamdadır.

Suçun oluşum biçimleri uygulamada çeşitlilik göstermektedir. Yaygın senaryolardan bazıları şunlardır:

  • Çevrimiçi Alışveriş Dolandırıcılığı: Fail, internet üzerinde sahte bir ilan vererek (örneğin ikinci el ürün satışı vaat ederek) mağdurla irtibata geçer. Mağduru uygun fiyat veya fırsat vaadiyle kandırıp kapora veya ön ödeme alır ve mal/hizmeti teslim etmeyerek ortadan kaybolur. Bu durumda bilişim sistemi dolandırıcılıkta araç olarak kullanılmış ve ödeme genellikle banka havalesiyle alındığı için her iki araç da suça dahil olmuştur.

  • Phishing (Oltalama) Yöntemi: Fail, gerçek bir kurumun (çoğunlukla bankanın) internet sitesinin taklidini yapan bir web sayfası veya e-posta düzenler. Mağdur, örneğin bankasından geldiğini sandığı bir e-postadaki linke tıklayarak sahte siteye kendi giriş bilgilerini girer. Fail bu bilgileri kullanarak mağdurun hesabından kendi hesabına para aktarır veya kredi kartı bilgilerini ele geçirir. Bu senaryoda bilişim sistemi ve bankacılık altyapısı iç içe kullanılmış, mağdurun iradesi hileli bir düzenekle yanıltılmıştır.

  • Telefonla Banka/Polis Oyunu: Bazı dolandırıcılar, telefonda kendilerini banka müşteri temsilcisi veya polis gibi tanıtarak mağduru kandırırlar. Örneğin “Hesabınız tehlikede, paralarınızı güvende tutmak için belirttiğimiz hesaba aktarın” diyerek mağdurun parasını kendi kontrol ettikleri bir hesaba havale etmesini sağlarlar. Burada doğrudan bir bilişim sistemi kullanılmasa bile mağdur, bankacılık sistemi aracılığıyla (havale/EFT) parayı gönderdiğinden, suç yine TCK 158/1-f kapsamında değerlendirilir.

  • Sahte Çek ve Kredi Kartı Dolandırıcılığı: Fail, sahte oluşturduğu veya ele geçirdiği bir çeki veya kredi kartını kullanarak, geçerli bir ödeme yapıyormuş izlenimiyle mal veya hizmet alır. Örneğin üzerinde oynama yapılmış (karşılıksız) bir çeki ödemede kullanıp karşı taraftan mal teslim almak dolandırıcılık olarak değerlendirilir. Bu durumda banka/kredi kurumunun fiziksel bir aracı (çek, kart) suçta kullanılmış olmaktadır.

Görüldüğü gibi TCK m.158/1-f suçu, dijital platformlar ve bankacılık enstrümanları kullanılarak işlenebilecek farklı senaryoları kapsamaktadır. Burada önemli olan, dolandırıcılık fiilinin icrasında bilişim sistemi veya finansal kurumların bilinçli bir şekilde araç olarak kullanılması ve bu sayede aldatmanın gerçekleştirilmesidir.

Yargıtay Kararları Işığında TCK 158/1-f Uygulamaları

Yargıtay Ceza Daireleri, teknoloji kullanılarak işlenen dolandırıcılık suçlarına ilişkin pek çok karar vermiştir. Yargıtay 15. Ceza Dairesi, son yıllarda m.158/1-f kapsamındaki suçlarla ilgili önemli içtihatlar ortaya koymuştur. Bu kararlar, suçun hangi durumlarda bilişim veya bankacılık aracı kullanılarak işlendiğinin kabul edileceğini somut örneklerle açıklığa kavuşturur.

E-ticaret Dolandırıcılığı Kararları: Yargıtay 15. CD, internet üzerinden verilen sahte ilanlarla kapora alıp ürün göndermeme şeklindeki vakaları nitelikli dolandırıcılık saymaktadır. Örneğin bir kararında, sanığın çevrimiçi bir ilan sitesinde bilgisayar satma vaadiyle mağdurdan banka havalesi yoluyla para alıp ürünü göndermediği olayında, bilişim sistemi (internet) ve bankacılık aracının birlikte kullanıldığı vurgulanarak TCK m.158/1-f oluştuğuna hükmedilmiştir. Benzer şekilde, sanal ortamda araç satışı ilanı verip telefonda pazarlık yaparak kapora aldıktan sonra kaybolma şeklindeki olaylarda da Yargıtay, suçun bilişim sistemi aracılığıyla işlendiğini kabul etmiştir.

“Phishing” (Oltalama) Örneği: Yargıtay Ceza Genel Kurulu, bir kararında oltalama yöntemiyle banka müşterilerinin hesap bilgilerinin ele geçirilmesi olayını değerlendirmiştir. Bu olayda mağdur, bankasının internet şubesine çok benzeyen sahte bir sayfaya giriş yaparak bilgilerini giriyor, fail de bu sayede mağdurun hesabından para çekiyordu. Yargıtay, mağdurun iradesinin hileli bir mekanizma ile sakatlandığı gerekçesiyle fiilin basit hırsızlık değil dolandırıcılık olduğuna karar vermiştir. Bu karar, siber suçlar ile klasik malvarlığına karşı suçlar arasındaki ayrımda, iradeye etki eden aldatma unsuru bulunup bulunmadığına dikkat çekmiştir. Sonuç olarak Yargıtay, oltalama gibi vakalarda mağdur kandırılarak kendi bilgilerini verdiği için TCK 158/1-f kapsamındaki dolandırıcılığın oluştuğunu ifade etmektedir.

Basın-Yayın Yoluyla İlanlar: Yargıtay uygulamasında, internet üzerinden geniş kitlelere ulaşan duyurular yoluyla yapılan dolandırıcılık eylemleri bazen TCK 158/1-g (basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanma) kapsamında değerlendirilmektedir. Örneğin ulusal bir gazetenin hem basılı hem dijital versiyonunda yayımlanan sahte bir ilan vasıtasıyla insanlar dolandırıldığında, Yargıtay bunu basın-yayın aracının sağladığı imkandan faydalanarak işlenmiş nitelikli dolandırıcılık sayabilmektedir. (f) ve (g) bentleri arasındaki sınır, ilan verme gibi durumlarda önem kazanmaktadır. Eğer fail, interneti sadece bir ilan platformu olarak kullanmış ve iletişimin geri kalanını yüz yüze veya telefonla kurmuşsa, eylem TCK m.158/1-g kapsamında (basın ve yayın araçlarını kullanarak dolandırıcılık) değerlendirilebilir. Bu nedenle avukatların, somut olayda teknolojinin nasıl kullanıldığını dikkatle analiz ederek suçu doğru bende oturtmaları önemlidir.

TCK m.157 ile TCK m.158 (Diğer Bentler) Kıyaslaması

Basit dolandırıcılık (TCK m.157) ile nitelikli dolandırıcılık (TCK m.158) arasında cezai sonuçlar bakımından önemli farklar vardır. Basit dolandırıcılıkta ceza 1 yıldan 5 yıla kadar hapis ve adli para cezası iken, nitelikli dolandırıcılık halleri 3 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (bazı bentlerde alt sınır 4 yıldır). Bu fark, nitelikli hallere giren fiillerde failin hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya cezanın ertelenmesi gibi ceza muhakemesi imkanlarından yararlanmasını zorlaştırır. Zira genellikle 2 yılın üzerinde ceza alma ihtimali bulunduğundan, denetimli serbestlik veya erteleme hükümleri uygulanamayacaktır. Dolayısıyla bir eylemin TCK 157 yerine TCK 158/1-f kapsamına girmesi, fail açısından çok daha ağır sonuçlar doğurur.

Nitelikli dolandırıcılık halleri, TCK 158. maddede (a) bendinden (l) bendine kadar çok çeşitli durumlar şeklinde sayılmıştır. Bunlar arasında dini inançların istismarı, mağdurun zorda olması veya algılama zayıflığından yararlanılmasıresmi kurum ve sıfatların araç olarak kullanılmasıkamu kurumlarının zararına dolandırıcılıkbasın-yayın araçlarının kullanılmasıticari ve mesleki güven ilişkilerinin suistimalihileli kredi ve sigorta işlemleri ve kendini kamu görevlisi veya banka/şirket çalışanı gibi tanıtma gibi farklı senaryolar yer alır. Bu bentlerin ortak noktası, dolandırıcılık eyleminin daha planlı, kapsamlı veya mağduru aldatma kapasitesi yüksek yöntemlerle işlenmesidir. TCK m.158/1-f de bu nitelikli hallerden biri olup, modern teknolojik araçların (bilişim sistemleri, bankacılık altyapıları) sağladığı imkanlarla işlenen dolandırıcılıkları hedef almaktadır.

Etkin Pişmanlık Hükümleri ve Uygulanma Şartları

Dolandırıcılık suçlarında failin pişman olup mağdurun zararını gidermesi halinde cezada indirim yapan etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilir. TCK m.168, başta hırsızlık ve dolandırıcılık suçları olmak üzere malvarlığına karşı suçlar için etkin pişmanlık kurumunu düzenlemektedir. Kanuna göre:

  • Suç tamamlandıktan sonra henüz soruşturma başlamadan önce fail pişmanlık gösterip mağdurun uğradığı zararı aynen geri vererek veya tamamen tazmin ederek giderirse, verilecek cezada üçte ikiye kadar indirim yapılabilir.

  • Kovuşturma başladıktan sonra fakat hüküm verilmeden önce (yani yargılama sürecinde) mağdurun zararının tamamen ödenmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadar indirim öngörülür.

Etkin pişmanlık indiriminin uygulanabilmesi için zararın tamamen karşılanması şarttır; kısmi ödeme yapıldığında indirim hükmü uygulanmaz. Ayrıca etkin pişmanlık, fail lehine tanınmış bir imkandır. Bu nedenle, failin bu haktan haberdar edilerek zararı gidermeye teşvik edilmesi gerekir. Uygulamada mağdurla uzlaşma sağlanması veya zararın gönüllü olarak ödenmesi suretiyle etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan sanıkların cezaları ciddi oranlarda azalmaktadır. Örneğin nitelikli dolandırıcılık suçundan 6 yıl hapis cezası alan bir sanığın, kovuşturma aşamasında zararı tazmin etmesi durumunda cezası 3 yıla kadar düşebilmektedir. Bu nedenle, avukatların müvekkillerini etkin pişmanlığın faydaları konusunda bilgilendirmesi ve zararın telafisi noktasında hızlı davranmalarını önermesi çok önemlidir.

TCK 158/1-f uyarınca bankacılık ve bilişim sistemleriyle nitelikli dolandırıcılık.

Uygulamada Sık Yapılan Savunma Hataları

Bankacılık veya bilişim sistemleri kullanılarak işlenen dolandırıcılık davalarında bazı savunma yaklaşımları olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir. Uygulamada sık görülen bazı savunma hataları şunlardır:

  • Suçun şikayete tabi olduğunu sanmak: Bazı avukatlar, müşteki şikayeti olmadığında davanın düşeceği yanılgısına kapılır. Oysa TCK 158/1-f suçu (yakın akraba halleri dışında) şikayete tabi değildir ve soruşturma kendiliğinden yürütülür. Şikayet yokluğu davanın düşmesine yol açmaz.

  • Teknik delilleri göz ardı etmek: Bilişim aracıyla işlenen suçlarda IP adresleri, dijital log kayıtları, kamera görüntüleri gibi teknik deliller büyük önem taşır. Bazı savunmalarda bu detaylar ıskalanır. Oysa ki doğru incelendiğinde bu tür deliller, ya müvekkilin suça karışmadığını ortaya koyabilir ya da suç isnadını güçlendirdiği için savunmanın gerçekçi kurulmasını sağlar.

  • Hile unsurunu hafife almak: Dolandırıcılık suçunda, failin eyleminin “hile” düzeyine ulaşıp ulaşmadığı tartışılabilir. Savunmada, müvekkilin davranışının aslında basit bir söz verme ya da sözünde durmama olduğu, karşı tarafı kandıracak yoğunlukta aldatma içermediği vurgulanmalıdır. Bu nokta atlanırsa, fiilin otomatik olarak dolandırıcılık kabul edilmesi kolaylaşır.

  • Suç vasfını yanlış değerlendirmek: Bazı durumlarda fiil, TCK 158/1-f yerine farklı bir suçu oluşturabilir. Örneğin eylemde aslında kimse aldatılmamış, fail sadece başkasının kredi kartını izinsiz kullanmışsa, bu durum TCK m.245 (banka veya kredi kartının kötüye kullanılması) kapsamında değerlendirilebilir. Savunmada doğru hukuki nitelendirme yapılmadığında, müvekkil gereksiz yere daha ağır ceza tehdidi altında kalabilir.

  • Etkin pişmanlık fırsatını kaçırmak: Müvekkil suçlamaları kabul etmese bile, eğer yargılama sonunda mahkumiyet olasılığı yüksekse zararı erken ödeme stratejisi düşünülmelidir. Bazı savunmalarda “suçu kabul edersek öderiz” yaklaşımıyla beklenir ancak hüküm kesinleştikten sonra yapılan ödeme, soruşturma aşamasında yapılsaydı sağlanacak indirimin çok altında bir fayda sağlar. Bu nedenle savunma sırasında alternatif senaryolar da değerlendirilerek etkin pişmanlık zamanında gündeme getirilmelidir.

  • Müvekkille iletişimde gerçekçi olmamak: Bilişim yoluyla işlenen suçlar genellikle geride iz bırakır. Avukatın, müvekkiline durumu tüm gerçekçiliğiyle anlatmaması ve “nasıl olsa izi bulunmaz” gibi bir iyimserliğe kapılması ciddi bir hatadır. Sonuçta dijital deliller ortaya konulduğunda müvekkil için beklenmedik bir durum oluşur ve avukata duyulan güven sarsılabilir. Bu nedenle müvekkili, aleyhte delillerin ortaya çıkma ihtimaline karşı hazırlamak gerekir.

İzmir’de Ceza Avukatları İçin Stratejik Savunma Önerileri

TCK 158/1-f kapsamındaki davalarda başarılı bir savunma için stratejik planlama ve teknik bilgi şarttır. Avukatlar için bazı pratik öneriler:

  • Olayı Tüm Boyutlarıyla Analiz Edin: Öncelikle müvekkilin eylemini tüm ayrıntılarıyla inceleyin. Dolandırıcılık suçunun unsurları tam olarak mevcut mu? Hileli davranış somut ve aldatıcı düzeyde mi, yoksa ortada bir sözleşme ihlali veya yerine getirilmeyen vaatten mi ibaret? Bu tespit, suçun niteliğini doğru belirlemek ve gerekirse olayı ceza hukuku yerine özel hukuk kapsamında değerlendirmeye açmak için kritiktir.

  • Teknik Delilleri Toplayıp İnceleyin: Suç bilişim sistemi aracılığıyla işlendi iddiası varsa, mümkün olan en erken safhada IP kayıtları, banka dekontları, yazışma ekran görüntüleri gibi delillerin toplanmasını talep edin. Gerekirse bilişim uzmanlarından mütalaa alarak bu verilerin müvekkili gerçekten suça bağlayıp bağlamadığını değerlendirin. Teknik veriler müvekkilin suçla ilgisini doğruluyorsa savunma stratejinizi buna göre şekillendirin; eğer teknik deliller zayıfsa, ispat yükünün sağlanamadığına vurgu yapın.

  • Hukuki Nitelendirmeyi Tartışın: Mümkün olduğu durumlarda, eylemin daha hafif bir suç kapsamında olduğunu veya hiç suç oluşturmadığını ortaya koymaya çalışın. Örneğin ortada bir alacak verecek ilişkisi ve basit bir vaat varsa bunun hukuki uyuşmazlık (sözleşmeye aykırılık) olduğunu savunun. Ya da fiil dolandırıcılıktan ziyade başka bir suça (örn. çalıntı kart kullanımı ise TCK 245) uyuyorsa, bu yönde itirazlarınızı yaparak doğru maddeden hüküm kurulmasını talep edin.

  • Müvekkili Etkin Pişmanlık Konusunda Bilgilendirin: Müvekkil suçlamaları reddetse dahi, delil durumu aleyhe güçlü ise etkin pişmanlık seçeneğini gündemde tutun. Müvekkile, zararın ödenmesinin cezada ciddi indirim sağlayabileceğini açıkça anlatın. Gerekirse mağdur vekili ile görüşerek uzlaşma veya ödeme planı konusunda girişimlerde bulunun. Erken ve tam ödeme, müvekkilinizin yıllarını cezaevinde geçirmek yerine daha kısa bir cezayla kurtulmasını sağlayabilir.

  • Yargıtay İçtihatlarını Takip Edin: Teknolojik yöntemlerle işlenen dolandırıcılık konularında yüksek yargı kararları zamanla değişebilir. Yargıtay’ın bilişim suçlarıyla ilgili güncel kararlarını takip ederek savunmanızı bu içtihat ışığında zenginleştirin. Örneğin ilan yoluyla dolandırıcılıkta (f) mi (g) mi uygulanacağı tartışmalarında veya yeni ortaya çıkan dolandırıcılık yöntemlerinde, son içtihatları kullanmak hakimin dikkatini çekebilir ve lehinize yorum sağlayabilir.

  • Müvekkili Duruşmaya Hazırlayın: Son olarak, müvekkilinizi yargılama sürecine iyi hazırlayın. Ona suçlamanın ciddiyetini, TCK 158/1-f kapsamında bir mahkumiyetin olası sonuçlarını net bir şekilde anlatın. Duruşmada hangi sorularla karşılaşabileceğini ve bunlara nasıl cevap vermesinin uygun olacağını prova edin. Müvekkilin gerçekçi beklentiler içinde olması ve savunma stratejisine güven duyması, dava sürecinin sağlıklı yönetilmesine katkı sağlar.

Bu öneriler ışığında, TCK 158/1-f kapsamındaki nitelikli dolandırıcılık vakalarında müdafilik yapacak avukatların hem teknik hem de hukuki boyutu gözeten provaktif bir savunma anlayışı benimsemesi büyük önem taşır. Bilişim ve bankacılık kanallarının kullanıldığı bu suç tipinin karmaşık yapısına karşı donanımlı ve stratejik yaklaşımlar sergileyen avukatlar, müvekkilleri açısından daha adil ve olumlu sonuçlar elde edebileceklerdir.

Ziyaretçi Yorumları

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Bir Yorum Yazın

Bilgi almak için bizi arayabilirsiniz.
Whatsapp
Safsöz Hukuk Bürosu
Safsöz Hukuk Bürosu
Merhaba!
Size nasıl yardımcı olabiliriz?
1