
Teknolojinin yaygınlaşmasıyla birlikte İnternet Dolandırıcılığı suçları önemli ölçüde artmıştır. Bu suçlar, dijital ortamların sunduğu kolaylıklardan faydalanarak mağdurları aldatma ve haksız menfaat sağlama fiillerini içerir. Türk Ceza Kanunu’nda dolandırıcılık suçu ve bu suçun internet üzerinden işlenmesine dair özel düzenlemeler bulunmaktadır. İnternet ortamında işlenen dolandırıcılık suçlarına ilişkin cezalar ağır olup, yargılama süreçleri de bu suçların niteliğine göre farklı mahkemelerde yürütülür. Bu yazıda, Türk hukukunda internet dolandırıcılığı olarak nitelendirilebilecek suç tipleri, ilgili kanun maddeleri ve güncel Yargıtay/İstinaf kararları ışığında ayrıntılı olarak ele alacağız.
Dolandırıcılık Suçu (TCK 157)
İnternet dolandırıcılığı suçlarını anlayabilmek için, öncelikle basit dolandırıcılık kavramını özümsemek gerekir. Dolandırıcılık, en basit tanımıyla bir kimsenin hileli davranışlarla bir başkasını aldatıp kendisine veya bir üçüncü kişiye haksız bir çıkar sağlamasıdır. Türk Ceza Kanunu’nun 157. maddesi dolandırıcılık suçunu şöyle tanımlamaktadır:
Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Mağdurun aldatılması sonucu malvarlığında bir zarar meydana gelmeli ve fail veya üçüncü bir kişi haksız yarar elde etmelidir. Failin fiili ile mağdur zararı arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Bu unsurlar gerçekleştiğinde dolandırıcılık suçu tamamlanmış olur. Aksi halde, örneğin mağdurun rızası olmadan doğrudan malın alınması durumunda internet dolandırıcılığı suçu değil, hırsızlık suçu oluşacaktır. Gerçekten de hırsızlıkta mağdurun rızası yokken, dolandırıcılıkta failin hilesi sonucu mağdur görünüşte rıza göstermektedir.
Dolandırıcılık suçunun yaptırımı
TCK 157’de belirtildiği üzere 1 ila 5 yıl arası hapis ve adlî para cezasıdır. Suçun basit şeklinde cezada alt sınır 1 yıl olup, fail hakkında hapis cezasıyla birlikte adlî para cezası da uygulanması zorunludur. Basit dolandırıcılık suçu kural olarak şikâyete tabi değildir; savcılık resen soruşturma yapar. Ancak dolandırıcılık suçunun daha hafif hali olan ve bir hukuki alacağı tahsil amacıyla işlenen dolandırıcılık (TCK 159) şikâyete bağlıdır. Örneğin, gerçek bir alacağını tahsil etmek için hileli davranışa başvuran fail hakkında, şikâyet üzerine 6 ay–1 yıl arası hapis veya adlî para cezası verileceği kanunda özel olarak düzenlenmiştir.
Basit dolandırıcılık suçunda görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesi’dir. Bu suç, uzlaştırma kapsamındadır; bir başka deyişle basit dolandırıcılık mağduru şikâyetçi olduğunda dosya önce uzlaştırmaya gönderilir ve uzlaşma sağlanamazsa yargılamaya devam edilir.

Nitelikli Dolandırıcılık Olarak Internet Dolandırıcılığı Suçu
Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158)
Dolandırıcılık suçunun, kanunda sayılan bazı özel yöntemlerle işlenmesi halinde, fiil nitelikli dolandırıcılık olarak kabul edilir ve daha ağır cezayı gerektirir. İnternet dolandırıcılığı suçları bu kapsamdadır. TCK 158. madde, dolandırıcılığın nitelikli (ağırlaştırılmış) hallerini tek tek belirtmiştir.
Buna göre dolandırıcılık suçunun aşağıdaki yollarla işlenmesi halinde fail 3 yıldan 10 yıla kadar hapis ve 5.000 güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Ayrıca TCK 158’in son cümlesi uyarınca, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerine giren hallerde hapis cezasının alt sınırı
4 yıl olarak uygulanır ve verilecek adlî para cezası elde edilen menfaatin iki katından az olamaz. Nitelikli dolandırıcılık suçları, cezanın üst sınırı 10 yıl olduğu için Ağır Ceza Mahkemesi’nin görev alanına girmektedir. İnternet dolandırıcılığı suçlarının da içinde olduğu bu suçlar re’sen soruşturulur ve uzlaştırma kapsamında değildir. TCK 158/1 maddesinde sayılan nitelikli dolandırıcılık hallerini ve bunlara ilişkin yargı kararlarından örnekleri şu şekilde sıralayabiliriz:
a) Dinî İnanç ve Duyguların İstismar Edilmesi Suretiyle Dolandırıcılık
(TCK 158/1-a) Failin mağdurun dini inanç ve duygularını kötüye kullanarak onu aldatması durumunda oluşur. Toplumda “muska dolandırıcılığı” veya sahte hoca vakaları bu kapsamdadır. Örneğin, kendisini hoca olarak tanıtıp büyü bozma vaadiyle mağdurdan para ve altın alan kişi, mağdurun dini duygularını istismar ederek dolandırıcılık suçu işlemiş sayılır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun güncel bir kararında, muska bozma bahanesiyle bir kadının evine girip “üzerinizde büyü var” diyerek altın ve parasını alan sanıkların eyleminin, dinî inanç ve duyguların istismarı suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu kabul edilmiştir.
Yerel mahkeme bu olayı hırsızlık saymışsa da Yargıtay, failin en baştan dolandırma kastıyla hareket ettiğini ve hileli söz ve davranışlarla mağduru dini inançları üzerinden aldatarak menfaat temin ettiğini belirterek hükmü bozmuştur. Dolayısıyla, bu gibi durumlarda fiilin basit dolandırıcılık değil TCK 158/1-a kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Dini inanç istismarında önemli olan, dini değerlerin aldatma aracı olarak kullanılması ve mağdurun bu yolla kandırılmasıdır. Örneğin sahte şeyh, medyum, falcı vb. kisvesi altında menfaat sağlama fiilleri bu kapsamdadır. İnternet ortamında işlenmesi halinde bu suç da internet dolandırıcılığı suçlarından biri olarak kabul edilebilir.
b) Kişinin İçinde Bulunduğu Tehlikeli Durum veya Zor Şartlardan Yararlanmak Suretiyle Dolandırıcılık
(TCK 158/1-b) Mağdurun içinde bulunduğu zor durum, çaresizlik veya tehlikeli halden faydalanarak onu aldatmak şeklindeki dolandırıcılıktır. Örneğin, büyük bir doğal afet (deprem, sel vb.) sonrasında evsiz kalmış veya akrabası yaralanmış kişilerden, “yardım edeceğim” diyerek para toplamak bu kapsama girer. Yargıtay, mağdurun bu gibi çaresiz hallerini suistimal ederek yapılan aldatmaların basit dolandırıcılıktan daha ağır bir kusur içerdiğini kabul etmektedir. Burada mağdur, içinde bulunduğu tehlikeden kurtulma veya zor durumunu aşma ümidiyle failin hilesine kanmaktadır. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için mağdurun gerçekten zor şartlar içinde olması ve failin bu durumu bilerek istismar etmesi gerekir. Örneğin hastanede acil ameliyat parası bulmak zorunda olan birinden “sana yardım edeceğim” diyerek para alıp kayıplara karışan failin eylemi 158/1-b kapsamındadır.
c) Kişinin Algılama Yeteneğinin Zayıflığından Yararlanmak Suretiyle Dolandırıcılık
(TCK 158/1-c) Mağdurun akıl zayıflığı, yaş küçüklüğü, eğitim düzeyi düşüklüğü gibi nedenlerle aldatmaya karşı savunmasız olmasından faydalanarak dolandırıcılık yapılmasıdır. Burada mağdurun algılama yeteneğinin zayıf olması objektif bir durum olmalıdır. Örneğin, zihinsel engelli bir kişiyi kandırarak menfaat sağlamak bu suçu oluşturur. Yine çok yaşlı, bunama belirtileri gösteren bir kimseyi veya küçük bir çocuğu aldatıp ondan para/menfaat temin etmek de bu kapsamdadır. Yargı kararlarında, mağdurun içinde bulunduğu durumun algılama yetisini ne ölçüde zayıflattığı somut olaya göre değerlendirilmektedir. Failin, mağdurun bu durumunu bilerek hile yapması gerekir. Örneğin bir kararında Yargıtay, okuma yazma bilmeyen ve yaşı ileri bir mağdura boş senet imzalatılarak para alınmasını 158/1-c kapsamına sokmuştur. Bu nitelikli halde cezanın amacı, toplumun korumasız kesimlerini hedef alan dolandırıcıları daha ağır yaptırıma tabi tutmaktır.
d) Kamu Kurum ve Kuruluşlarının, Kamu Meslek Kuruluşlarının, Siyasi Parti, Vakıf veya Dernek Tüzel Kişiliklerinin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık
(TCK 158/1-d) Failin, bir kamu kurumu veya kamu niteliğindeki kuruluşun itibarını, adını veya araçlarını kullanarak aldatma fiilini gerçekleştirmesidir. Burada fail, kendisini veya fiilini resmi bir kurumla ilişkili gibi göstererek mağdurun güvenini kazanır. Örneğin sahte resmi belgeler kullanmak, kamu kurumundan geldiğini iddia etmek, belediye adına bağış toplamak gibi eylemler bu kapsamdadır. Yargıtay, bu bent kapsamında kurumun araç olarak kullanılmasından söz edebilmek için, failin ilgili kurumu aldatma sürecinde bir araç olarak kullanmasını aramaktadır. Örneğin, bir dolandırıcının kendisini belediye görevlisi gibi tanıtıp “size devlet yardımı çıkacak, önce bana işlem ücreti verin” diyerek para alması TCK 158/1-d kapsamına girer. Yargıtay 15. Ceza Dairesi, sahte bir üniversite diploması kullanılarak menfaat sağlama eylemini de bu bent kapsamında nitelikli dolandırıcılık saymıştır. Bu hallerde mağdur, karşısındakini kamu kurumu temsilcisi sanarak veya resmi bir süreç olduğunu düşünerek aldatılmaktadır.
e) Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Zararına Olarak Dolandırıcılık
(TCK 158/1-e) Dolandırıcılık fiilinin, doğrudan doğruya bir kamu kurumunu veya kuruluşunu zarara uğratacak şekilde işlenmesidir. Örneğin, sahte belge ve beyanlarla haksız yere devlet hazinesinden ödeme almak, sosyal güvenlik kurumundan sahte evrakla emekli maaşı bağlatmak bu kapsamdadır. Burada mağdur sayılan taraf devlettir (kamu kurumudur). Kamu kurumunun zararına dolandırıcılık genellikle memur maaşı, vergi iadesi, teşvik primi gibi ödemelerin hileli yollarla alınması şeklinde görülür. Bu hali uygulamada “devleti dolandırmak” olarak da adlandırmak mümkündür. Örneğin bir şirketin sahte vergi iade talebiyle devletten para alması durumunda 158/1-e oluşur. Bu bentte, dolandırıcılık neticesinde zarar gören doğrudan kamudur; dolayısıyla ceza ağırlaştırılmıştır. Failin eylemi ayrıca resmî evrakta sahtecilik gibi başka suçlar da oluşturabilir; bu durumda gerçek içtima hükümleri uyarınca fail her bir suçtan ayrı cezalandırılır.
f) Bilişim Sistemlerinin, Banka veya Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık
(TCK 158/1-f) Bu bent, günümüzde “internet dolandırıcılığı” denildiğinde en çok karşılaşılan suç tipini tanımlamaktadır. Kanun koyucu, bilişim teknolojilerinin sağladığı kolaylıkla dolandırıcılık suçunun daha geniş kitlelere hızlıca işlenebildiğini ve banka/kredi kurumlarına duyulan güvenin kötüye kullanılabildiğini göz önünde bulundurarak bu yöntemi nitelikli hal saymıştır. Maddenin gerekçesinde de vurgulandığı üzere, banka ve kredi kurumları birer güven kurumu olduğundan bunlar aracı kılındığında mağdurların aldatılması kolaylaşmaktadır. TCK 158/1-f kapsamına girmesi için, dolandırıcılık fiili işlenirken bilişim sistemlerinin veya banka/kredi kurumlarının bir araç olarak kullanılması gerekir.
Bu noktada dikkat edilmelidir ki, dolandırıcılık fiilinin gerçekleşmesinde bilişim sistemi veya bankanın bizzat zarar görmesi şart değildir; önemli olan, bu araçların mağduru aldatmak ve haksız yarar sağlamak amacıyla kullanılmasıdır. Örneğin, internet üzerinden açılmış sahte bir e-ticaret sitesi aracılığıyla mağdurlardan para toplanması, sosyal medya hesaplarından dolandırıcılık, phishing (oltalama) e-postaları ile kart bilgilerinin ele geçirilip kullanılması gibi eylemler bu kapsamdadır. Yargıtay, mağdur faille yüz yüze gelmeden bilişim sistemi vasıtasıyla iletişim kurulmuşsa ve bu yolla aldatma gerçekleşmişse, dolandırıcılık suçunun bilişim sistemi kullanılarak işlendiğini yani bir internet dolandırıcılığı suçu olduğunu kabul etmektedir.
Bilişim yoluyla nitelikli dolandırıcılık suçunun cezası:
Bilişim sistemlerinin veya banka/kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığı dolandırıcılık suçunda ceza 3–10 yıl arası hapistir; ayrıca en az 5.000 gün adli para cezası verilir. Bu bent kapsamındaki suçlarda TCK 158’in son cümlesi uyarınca hapis cezasının alt sınırı özel olarak 4 yıl olarak belirlenmiştir. Fail, hem hapis hem adli para cezasıyla karşılaşır ve para cezası, elde ettiği haksız kazancın en az iki katı olmak zorundadır. Örneğin “sosyal medya dolandırıcılığı” olarak bilinen Instagram, Facebook üzerinden yapılan internet dolandırıcılıkları da aynı cezai sınırlar geçerlidir.
Bilişim yoluyla nitelikli dolandırıcılık suçunda görevli mahkeme:
Bilişim yoluyla nitelikli dolandırıcılık suçu, nitelikli dolandırıcılık kapsamında olduğu için Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülür. Uygulamada bazen bilişim sistemlerinin kullanıldığı dolandırıcılık olaylarında yanlışlıkla Asliye Ceza Mahkemesi’nin yargılama yapıp hüküm kurduğu görülmekte, bu durumda Yargıtay görevsizlik nedeniyle kararı bozarak dosyanın ağır ceza mahkemesine gönderilmesini istemektedir.
Nitekim Yargıtay 11. Ceza Dairesi, internette iş ilanı verip bir kişiyi dolandırdığı iddia edilen sanığın eyleminin TCK 158/1-f kapsamına girebileceğini belirterek, Asliye Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararı vermeden yargılamaya devam edip hüküm kurmasını bozma nedeni yapmıştır. Benzer şekilde, sahibinden.com gibi bir sitede sahte ilan vererek dolandırıcılık yapıldığı iddiasında da Yargıtay, bilişim sistemlerinin kullanıldığı ihtimali varsa delillerin değerlendirilmesinin ağır ceza mahkemesine ait olduğunu, asliye cezanın hüküm kuramayacağını vurgulamıştır.
Bu içtihatlar, internet dolandırıcılığı vakalarında doğru vasıflandırma ve görevli mahkeme konusunda yol göstericidir.
Yargıtay kararları ışığında bilişim / internet dolandırıcılığı davaları:
Bilişim sistemlerinin kullanıldığı dolandırıcılık suçlarında Yargıtay, hem delil standardı hem de suç vasfı konusunda önemli değerlendirmeler yapmıştır. Örneğin Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin 08.02.2021 tarihli bir kararında, sanığın sahibinden.com’da gördüğü ilan üzerine bir satıcıya para gönderip malı alamadığı olaya ilişkin yerel mahkemenin, fiili yanlış nitelendirip “basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık” olarak hüküm kurduğu, oysa fiilin bilişim sistemi kullanılarak dolandırıcılık kapsamında kaldığı belirtilmiştir.
Yargıtay, ilan verilen IP adresinin tespit edilmemesi gibi eksik araştırmaları da bozma nedeni yapmış ve internet ilanının hangi IP’den verildiğinin, kime ait olduğunun belirlenmesini istemiştir. İnternet dolandırıcılığı suçlarına bakan avukatlarca bu karar, dijital delillerin (IP adresi, log kayıtları vb.) önemine işaret etmektedir. Gerçekten de internet üzerinden işlenen suçlarda failin tespiti için IP adresi, bağlantı kayıtları, banka transfer kayıtları gibi deliller kritik önemdedir.
Yargıtay’ın son yıllardaki içtihatları, bilişim ve internet dolandırıcılığı suçlarıyla ilgili bazı tartışmalara da açıklık getirmiştir. Özellikle banka veya kredi kurumlarının aracılık ettiği dolandırıcılıklarda (örneğin internet bankacılığı sistemi kullanılarak hesap boşaltılması gibi) suçun 158/1-f kapsamına gireceği kesindir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 29.11.2022 tarihli kararında kanun koyucunun amacının banka veya kredi kurumlarına duyulan güvenin kötüye kullanıldığı hallerde daha ağır cezayı öngörmek olduğunu vurgulamıştır. Kararda, bankaya duyulan güven sayesinde mağdurların araştırma eğiliminin azalacağı, bu yüzden bu tip eylemlerin hile unsurunun daha güçlü kabul edilip nitelikli hal sayıldığı belirtilmiştir.
Bu çerçevede Yargıtay, örneğin sahte veya karşılıksız çek kullanmak suretiyle yapılan dolandırıcılığın da bilişim/banka aracı dolandırıcılığı kapsamında olduğunu içtihat etmiştir.
Eskiden Yargıtay sahte çekle dolandırma fiilini basit dolandırıcılık sayarken, yeni içtihatlarda bunun TCK 158/1-f kapsamında değerlendirilmesi gerektiği benimsenmiştir. Böylece, bankacılık sisteminin ürettiği bir değer olan çek, bono gibi evrakların hile aracı yapılması da 158/1-f kapsamında cezalandırılmaktadır.
Nitekim Ceza Genel Kurulu, unsurları eksik veya sahte çek kullanılarak işlenen dolandırıcılıkların da bu bent kapsamında olduğunu ve mağdurun çeke duyduğu güven nedeniyle aldatılmasının suçun ağırlaştırılma nedeni olduğunu belirtmiştir.
Uygulama örnekleri:
Bir Yargıtay kararında sanıkların, internet üzerinden sahte banka e-postaları (phishing) göndererek birçok kişinin kredi kartı bilgilerini ele geçirdiği tespit edilmiş ve bu fiillerin dolandırıcılık suçunu oluşturduğu kabul edilmiştir. Sanıklar, ele geçirdikleri kart bilgileriyle alışveriş yapıp haksız menfaat sağlamış, Yargıtay da bunun TCK 157 kapsamında cezalandırılması gerektiğini onamıştır. Başka bir olayda, sanıkların kurdukları sahte e-ticaret sitesi üzerinden çok sayıda kişiyi dolandırdıkları saptanmış; internet dolandırıcılığı suçu olarak değerlendirilen bu olayda Yargıtay, bunun bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık olduğuna hükmederek sanıklara ağır ceza verilmesini uygun bulmuştur.
Yine Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin 20.05.2021 tarihli kararında, sosyal medya üzerinde kredi vereceğini vaat edip komisyon adı altında para alan failin eylemi de internet dolandırıcılığı olarak değerlendirmek suretiyle bilişim sistemleri kullanılarak internet dolandırıcılığı suçu sayılmış ve mahkûmiyeti onanmıştır. Kararda sanığın, Facebook üzerinden ilan verip mağdurla iletişime geçtiği, “kredi çıkaracağım” diyerek 500 TL alıp ortadan kaybolduğu, fiilin 158/1-f kapsamına girdiği vurgulanmıştır.
Bu örnekler, internet dolandırıcılığı suçunun çok çeşitli biçimlerde karşımıza çıktığını gösterir: Sahte satış ilanları, yatırım dolandırıcılıkları, kripto para sahtekârlıkları, sosyal medya üzerinden çekiliş/hediye vaadiyle kandırma, e-posta/SMS yoluyla sahte link gönderme gibi pek çok yöntem söz konusudur. Her durumda ortak nokta, bir bilişim aracının (internet sitesi, sosyal medya, e-posta, SMS vb.) dolandırıcılık fiilinde kullanılmasıdır.
Öte yandan, mağdurun aldatılmasında bilişim sistemi doğrudan değil de dolaylı rol oynadıysa suç vasfı tartışma konusu olabilir. Yargıtay, mağdurun esasen yüz yüze veya telefonla aldatıldığı, bilişim sisteminin sadece iletişim aracı olarak kullanıldığı hallerde de 158/1-f uygulanabileceğine hükmetmektedir.
Örneğin internet ilanını görüp telefonda iletişime geçen ve dolandırılan mağdur olayında da suç bilişim aracılığıyla işlenmiş sayılır. Ancak bilişim sistemi hiç kullanılmayıp dolandırıcılık geleneksel yolla yapıldıysa 158/1-f uygulanmaz. Ayrıca Yargıtay, internet kullanıldığı iddia edilen bazı olaylarda, bu kullanımın ispat edilememesi halinde suçun basit dolandırıcılık sayılması gerektiğini de belirtmiştir.
Örneğin bir dosyada sanığın internette süs balığı satışı ilanıyla dolandırıcılık yaptığı iddia edilmiş, fakat dosyada ilan verildiğine dair somut delil olmayınca Yargıtay 11. Ceza Dairesi, yalnızca mağdur beyanına dayanarak internet dolandırıcılığı suçu kabul edilemeyeceğini, ilan verildiği kesin ispatlanamadığı için fiilin basit dolandırıcılık kapsamında kalması gerektiğini ifade etmiştir. Bu karar, dijital mecrada işlenmesi iddia edilen suçlarda teknik delillerin eksikliği durumunda fail lehine değerlendirme yapılabileceğini göstermektedir. İnternet dolandırıcılığı suçlarının değerlendirilmesi açısından önem arz eder.
g) Basın ve Yayın Araçlarının Sağladığı Kolaylıktan Yararlanmak Suretiyle Dolandırıcılık
(TCK 158/1-g) Kitle iletişim araçları kullanılarak daha geniş kitlelerin aldatılabilmesi nedeniyle öngörülmüş bir nitelikli haldir. Televizyon, radyo, gazete ilanları veya elektronik kitle iletişim araçları (internet yayınları vb.) ile dolandırıcılık yapılması bu kapsama girer.
Örneğin ulusal bir gazete veya TV aracılığıyla sahte bir kampanya duyurusu yapıp insanlardan para toplamak bu bent kapsamındadır. Kanunun tanımına göre “basın ve yayın yolu” kavramı, her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracını ifade eder. Dolayısıyla internet siteleri de aslında elektronik basın-yayın aracı sayılabilir. Haliyle internet dolandırıcılığının konusunu oluşturur.
Nitekim Yargıtay (kapatılan) 15. Ceza Dairesi bir kararında, sahibinden.com sitesinde detaylı ilan yoluyla gerçekleştirilen dolandırıcılığın da “elektronik kitle haberleşme araçlarının kullanılması” sayılabileceğini ancak aynı fiilin bilişim sistemi kullanılması olarak da nitelikli hal kapsamına girdiğini belirtmiştir. Bu durumda aynı fiil hem (f) hem (g) bendine girebilir. Böyle bir çatışmada kanun, suçun daha ağır cezayı içeren halinden hüküm kurulmasını emretmektedir.
Örneğin biraz önce bahsettiğimiz net şekilde internet dolandırıcılığı olarak görülen ilan verip para toplama olayında, fiil hem bilişim sistemi kullanmak (f) hem de elektronik kitle iletişim aracı kullanmak (g) bentlerine uysa da, her iki bent de 3-10 yıl ceza öngörmekle birlikte (f) bendinde alt sınır 4 yıl olduğundan, fail (f) bendi uyarınca cezalandırılacaktır. Uygulamada basın-yayın yoluyla dolandırıcılığa tipik örnek, televizyon programlarında sahte yardım kampanyaları düzenlenmesi veya gazeteye “mucize ilaç” ilanı vererek para toplama gibi durumlardır. Bu bentte kritik husus, aldatmanın çok sayıda kişiye ulaşabilen bir medya aracılığıyla yapılması ve bu nedenle etkisinin büyük olabilmesidir.
h) Tacir veya Şirket Yöneticisi Tarafından, Şirket Adına veya Kooperatif Yöneticilerince İşlenmesi
(TCK 158/1-h) Bu bent, ticari hayatta veya şirket/kooperatif faaliyetleri içinde işlenen dolandırıcılıkları kapsamaktadır. Tacir (esnaf, şirket sahibi) veya şirket yöneticisi, yürüttüğü ticari faaliyet sırasında karşı tarafın güvenini kötüye kullanarak dolandırıcılık yaparsa bu nitelikli hal oluşur. Örneğin bir şirket yöneticisinin, şirket adına yaptığı satışlarda müşterilere bilerek yanlış beyanda bulunup paralarını alması ancak taahhüdünü yerine getirmemesi bu kapsamdadır.
Kooperatif yöneticilerinin de kooperatif faaliyetleri çerçevesinde üyeleri dolandırması aynı şekilde değerlendirilir. Bu nitelikli halde fail sıfatı önem taşır: Failin tacir, şirket müdürü, kooperatif başkanı gibi bir konumda olması ve suçu bu konumun sağladığı güveni suistimal ederek işlemesi gerekir. Örneğin Yargıtay, bir şirket yetkilisinin yatırım vaadiyle müşterilerden para toplayıp şirket dışına aktarmasını 158/1-h kapsamında değerlendirmiştir. Burada mağdurlar, failin ticari kimliğine ve şirkete duydukları güven sayesinde aldatılmaktadır. Bu hal, iş dünyasında güvenin korunması amacına yöneliktir.
i) Serbest Meslek Sahibi Kişiler Tarafından Mesleklerinin Sağladığı Güveni Kötüye Kullanmak Suretiyle Dolandırıcılık
(TCK 158/1-i) Serbest meslek erbabı (avukat, doktor, muhasebeci, mühendis vb.) kişilerin mesleklerinden kaynaklanan itibar ve güveni kullanarak dolandırıcılık yapmalarıdır. Örneğin bir avukatın müvekkilinden dava açmak bahanesiyle harç adı altında para alıp davayı açmaması ve parayı kendine mal etmesi, mesleki güveni kötüye kullanarak dolandırıcılıktır. Yine bir doktorun hastasına gerçekte ihtiyaç olmayan pahalı tedaviler satması veya bir emlak danışmanının yatırım vaadiyle para toplayıp ortadan kaybolması bu bent kapsamında değerlendirilebilir. Bu nitelikli halde de failin sıfatı ve güven ilişkisi esastır.
Mağdur, failin mesleki konumuna güvenerek aldatılmaktadır. Yargıtay, bu bentte sayılan fiillerin de ağır ceza kapsamında olduğunu ve failin hem internet dolandırıcılığı suçundan hem varsa başka suçlardan (örnek: avukat ise ayrıca disiplin hükümleri) sorumlu tutulacağını belirtmektedir. Meslek mensuplarının etik ihlalleri aynı zamanda meslek örgütleri nezdinde ayrı yaptırımlara konu olabilir, ancak ceza hukuku yönünden TCK 158/1-i uygulanarak ağır ceza verilecektir.
j) Banka veya Kredi Kurumlarınca Tahsis Edilmemesi Gereken Bir Kredinin Açılmasını Sağlamak Maksadıyla Dolandırıcılık
(TCK 158/1-j) Bu bent, bankalardan veya kredi veren kurumlardan hileli yollarla kredi (ödünç para, kredi limitleri) alınmasını ifade eder. Fail, normalde hak etmediği bir krediyi alabilmek için banka görevlilerini veya sistemi aldatır. Örneğin sahte teminat göstermek, gerçeğe aykırı mali tablo sunmak suretiyle bankadan kredi çekmek bu kapsamdadır. Bu fiillerde genellikle banka dolandırılmış olmaktadır. Ancak (j) bendi (e) bendinden farklı olarak, banka veya kredi kurumu zararına dolandırıcılıktan ziyade, hak edilmemesi gereken bir kredinin sağlanması maksadını vurgulamaktadır.
Örneğin, iflasın eşiğinde bir şirketin yöneticisinin, şirket mali durumunu parlak gösteren sahte raporlarla bankadan büyük miktarda kredi alması durumunda 158/1-j söz konusu olur. Yargıtay kararlarında bu bent ile resmi belgede sahtecilik suçunun ilişkisi tartışılmış; genelde sahte belge kullanılarak kredi alındıysa hem nitelikli dolandırıcılık hem belgede sahtecilik suçu oluştuğu kabul edilmiştir (içtimaen). Bu nitelikli halde de ceza 3–10 yıl arası hapistir ve alt sınır 4 yıl olarak uygulanır.
k) Sigorta Bedelini Almak Maksadıyla Dolandırıcılık
(TCK 158/1-k) Failin sigorta şirketinden tazminat/bedel almak için hileli davranışlara başvurması halini düzenler. Örneğin, bir kişinin aracını kasten yakıp bunu kaza gibi göstererek sigortadan para talep etmesi, evinde olmadık bir hasarı olmuş gibi gösterip sigorta şirketini ödeme yapmaya ikna etmesi bu kapsamdadır.
Uygulamada “sigorta dolandırıcılığı” oldukça yaygındır ve sahte trafik kazası senaryoları, araç değerinin bilerek yüksek gösterilmesi gibi şekillerde karşımıza çıkar. İnternet dolandırıcılığı suçlarının da yaygın bir halini oluşturur. Bu bent, sigorta kurumlarının uğrayacağı dolandırıcılıkları önlemeyi hedefler. Yargıtay, örneğin bir sanığın arabasını gizlice hasara uğratıp sonra hırsızlık süsü vererek sigortadan para almasını 158/1-k kapsamında değerlendirmiştir. Ayrıca hayat sigortası, sağlık sigortası gibi alanlarda da sahte hastalık raporları, ölü taklidi vb. girişimler bu suç kapsamına girebilir. Bu hal de 3–10 yıl ceza öngörür ve alt sınır 4 yıldır. Nitelikli hal sayılmasının sebebi, sigorta sistemine duyulan güvenin suiistimal edilmesidir.
l) Kişinin Kendini Kamu Görevlisi, Banka, Sigorta veya Kredi Kurumu Çalışanı Olarak Tanıtması ya da Bu Kurum ve Kuruluşlarla İlişkili Olduğunu Söylemesi Suretiyle Dolandırıcılık
(TCK 158/1-l) 24/11/2016 tarihinde yapılan değişiklikle eklenen bu bent, özellikle son yıllarda sıkça görülen telefon ve internet dolandırıcılığı vakalarını hedef almaktadır. Fail, kendisini polis, savcı, hakim, banka görevlisi, sigortacı gibi tanıtarak veya bu kurumlarda nüfuzu olduğunu iddia ederek mağduru aldatır. Türkiye’de çok sayıda vatandaş bu yöntemle dolandırılmıştır.
Örneğin telefonla aranıp “Ben savcıyım, kimlik bilgileriniz FETÖ’cülerin eline geçmiş, hemen bankadaki paranızı çekip güvenlik için bize teslim edin” şeklinde senaryolar kurgulanmakta ve maalesef mağdurlar korku ve panikle isteneni yapabilmektedir. Bu tip vakalarda fail, kamu otoritesine duyulan güveni ve insanların korku/tedirginlik halini kötüye kullanır. Kanun koyucu, bu yöntemle işlenen dolandırıcılığı ağırlaştırılmış hal saymıştır. Cezası yine 3–10 yıl arası olup alt sınır 4 yıldır.
Yargı kararları:
Yargıtay, kendini kamu görevlisi gibi tanıtarak dolandırıcılık yapan sanıklara ağır cezalar verilmesini destekleyen içtihatlar oluşturmuştur. Örneğin Yargıtay 15. Ceza Dairesi’nin onadığı bir olayda sanık, kendisini telefonda polis olarak tanıtarak mağdura “terör örgütleri banka hesabını ele geçirdi, paranı çekip bize ver” demiş; mağdur da evine gelen kişiye 60.000 TL parayı teslim etmiştir. Yargıtay, sanığın bu şekilde haksız menfaat temin ettiğinin sabit olduğunu belirterek nitelikli dolandırıcılıktan mahkûmiyet kararını onamıştır.
Başka bir vakada, sanığın kendisini bankacı gibi tanıtıp “kredi kartı aidat iadesi” vaadiyle kart bilgilerini aldığı ve hesaptan para çektiği görülmüştür; Yargıtay bu eylemi hem banka çalışanı olarak tanıtma hem bilişim sistemi kullanma kapsamında değerlendirerek 158/1-l’ye göre cezalandırılmasını uygun bulmuştur.
Ayrıca, sahte savcı/polis vakalarında Yargıtay Ceza Genel Kurulu, bu fiillerin örgütlü bir suç halini aldığını ve gerekirse ayrıca suç işlemek için örgüt kurma suçunun da (TCK 220) değerlendirilebileceğini belirtmiştir. Gerçekten de telefon ve internet dolandırıcılığı çoğu zaman organize gruplar halinde yapılmaktadır.
Zincirleme ve Örgütlü Dolandırıcılık
TCK 158’in 3. fıkrası, dolandırıcılık suçunun zincirleme veya örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesini ayrıca ağırlaştırmaktadır. Buna göre, internet dolandırıcılığı suçlarının birden fazla kişi tarafından birlikte (iki failin müşterek işlemesi değil, en az üç kişi tarafından planlı şekilde) işlenirse verilecek ceza yarı oranında artırılır; eğer suç, önceden anlaşılmış bir suç örgütünün faaliyeti kapsamında işlenirse ceza bir katına kadar artırılır.
Örneğin, üç kişinin sosyal medya üzerinden koordineli bir şekilde sahte yatırım danışmanlığı yaparak çok sayıda kişiyi dolandırması halinde hem internet dolandırıcılığı suçu oluşur hem de 158/3 uyarınca ceza yarısı oranında artırılır.
Eğer bu kişiler hiyerarşik bir suç örgütü kurup bu suçu işliyorsa ceza %100 (bir kat) artırılacaktır. Ayrıca TCK 157 ile 158’de tanımlanan dolandırıcılık suçunun üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi durumu, suç örgütü kurma (TCK 220) suçunun unsurlarını da oluşturuyorsa ayrıca örgüt suçundan da ceza verilebilecektir.
Yargıtay, son yıllarda telefon / internet dolandırıcılığı yapan şebekeleri değerlendirirken, eğer hiyerarşik bir yapı tespit ederse örgüt suçundan da mahkûmiyet gerektiğini ifade etmektedir. Bu nedenle, büyük çaplı ve planlı internet dolandırıcılığı eylemlerinde savcılık hem 158 hem 220. maddeyi birlikte uygulayabilmektedir.
Suç Tipi | Kanun Maddesi | Hapis Cezası | Adlî Para Cezası | Görevli Mahkeme |
---|---|---|---|---|
Basit Dolandırıcılık | TCK 157/1 | 1 – 5 yıl | 5.000 güne kadar (ayrıca uygulanır) |
Asliye Ceza |
Nitelikli Dolandırıcılık (TCK 158/1 genel) | TCK 158/1 (a–l bentleri) | 3 – 10 yıl ( 4 yıl alt sınır: bent e, f, j, k, l) | 5.000 güne kadar (min. menfaatin 2 katı: bent e, f, j, k, l) |
Ağır Ceza |
Alacağı Tahsil Amacıyla Dolandırıcılık | TCK 159 | 6 ay – 1 yıl (veya adlî para) |
Mağdurun zararına göre hâkim takdir eder | Asliye Ceza |
Banka veya Kredi Kartının Kötüye Kullanılması (Gerçek Kart) | TCK 245/1 | 3 – 6 yıl | 5.000 güne kadar | Asliye Ceza |
Sahte Banka/Kredi Kartı Üretme, Satma, Devretme, Kabul etme | TCK 245/2 | 3 – 7 yıl | 10.000 güne kadar | Asliye Ceza |
Sahte Banka/Kredi Kartını Kullanarak Yarar Sağlama | TCK 245/3 | 4 – 8 yıl | 5.000 güne kadar | Asliye Ceza |

İnternet Dolandırıcılığı Olarak Tck M. 245
Banka veya Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması Suçu (TCK 245)
İnternet dolandırıcılığı olarak adlandırılan ve sıkça karşılaşılan bir diğer suç türü, banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçudur. Halk arasında “kredi kartı dolandırıcılığı” denilen bu fiiller, TCK’nın 245. maddesinde ayrı bir suç olarak düzenlenmiştir. Bu suç, her ne kadar dolandırıcılık ile benzer şekilde haksız yarar elde etmeye yönelik olsa da, kanun koyucu bunu internet dolandırıcılığı kapsamında bir bilişim suçu olarak sınıflandırmıştır. Çünkü kartların kötüye kullanılması genellikle elektronik sistemler aracılığıyla gerçekleşir ve klasik dolandırıcılıktan farklı teknik yöntemler içerir.
TCK 245 kapsamındaki fiiller üç gruptur:
- Başkasına ait gerçek bir banka veya kredi kartını kullanarak yarar sağlama (TCK 245/1). Örneğin bir kişinin cüzdanından bulduğu (veya ATM’de ele geçirdiği) bir başkasına ait kredi kartıyla alışveriş yapması bu suçu oluşturur. Fail kartı hangi yolla ele geçirirse geçirsin (hırsızlıkla çalmış olabilir, yerde bulmuş olabilir, kart sahibinden ödünç alıp geri vermemiş olabilir) kart sahibinin rızası dışında onu kullanırsa suç oluşur. Kanun “her ne suretle olursa olsun ele geçirmek” diyerek kartın ele geçme şeklinin önemli olmadığını vurgular. Önemli olan, kart sahibinin rızası olmadan kartın kullanılması ve failin kendine veya başkasına çıkar sağlamasıdır. Örneğin başkasının bankamatik kartını izinsiz kullanarak para çekmek veya internet alışverişi yapmak TCK 245/1 kapsamındadır. Bu suçun cezası 3 yıldan 6 yıla kadar hapis ve 5.000 güne kadar adli para cezasıdır.
- Sahte banka veya kredi kartı üretmek, satmak, devretmek, satın almak veya kabul etmek (TCK 245/2). Bu bent, kart kopyalama ve sahte kart ticaretini cezalandırır. Örneğin manyetik şerit kopyalayarak sahte kredi kartı imal eden, veya bu sahte kartları başkalarına satan kişi bu suçu işlemiş olur. Aynı şekilde başkalarının hesaplarına bağlı olacak şekilde sahte kart üretmek de bu kapsamdadır. Burada suç, kartı kullanmaya geçmeden önceki hazırlık fiillerini de kapsamaktadır. Cezası 3 yıldan 7 yıla kadar hapis ve 10.000 güne kadar adli para cezasıdır.
- Sahte oluşturulmuş veya üzerinde sahtecilik yapılmış bir banka veya kredi kartını kullanarak yarar sağlama (TCK 245/3). Failin eline geçmiş sahte bir kartı bizzat kullanması halini cezalandırır. Örneğin kopyalanmış manyetik bilgileri içeren bir kartla ATM’den para çekmek veya mağazadan alışveriş yapmak bu kapsamdadır. Cezası 4 yıldan 8 yıla kadar hapis ve 5.000 güne kadar adli para cezasıdır. (Not: Bu fiil başka bir suçu oluşturmadığı takdirde ayrıca cezalandırılır; örneğin fail sahte kartla para çekerken aynı zamanda sisteme izinsiz giriyorsa bilişim sistemine girme suçu oluşmaz, yalnızca TCK 245 uygulanır.)
Kanun, aile içi kart kötüye kullanımına ilişkin bir özel hüküm de getirmiştir: TCK 245/4’e göre, suçun eşler, altsoy-üstsoy veya kardeşler arasında işlenmesi halinde ilgili akraba hakkında ceza verilmez. Yani örneğin bir eş diğerinin kartını habersiz kullanırsa bu suçtan cezalandırılmaz (aile içi kendi aralarındaki ilişkiye bırakılmıştır). Ayrıca, 2006’da eklenen 245/5 fıkrası ile bu suçun malvarlığına karşı suçlarda etkin pişmanlık hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir. Bu demektir ki, fail henüz hakkında kovuşturma başlamadan (iddianame kabulünden önce) zararı karşılarsa cezasında 2/3’e kadar indirim uygulanabilir. Kovuşturma başladıktan hüküm verilene kadar öderse indirim 1/2’ye kadar olmaktadır. Örneğin fail, çaldığı kartla harcadığı parayı aynen geri öderse önemli ölçüde ceza indirimi alabilecektir.
Görevli mahkeme:
TCK 245’te düzenlenen tüm suç tipleri, öngörülen ceza miktarlarına bakıldığında Asliye Ceza Mahkemesi’nin görev alanına girmektedir. Nitekim 5235 sayılı Kuruluş Kanunu’nun 11. maddesi gereğince cezası 10 yıldan az olan suçlar asliye cezada görülür. Doktrinde ve Yargıtay uygulamasında da bu suçun takibatının Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yapılacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla kredi kartı dolandırıcılığı fiilleri ağır ceza mahkemesinde değil, doğrudan asliye cezada yargılanır. (Suç örgütü bulunduğu takdirde o ayrı bir ağır ceza konusu olabilir.)
Örnekler ve Yargıtay içtihatları:
Uygulamada kart dolandırıcılığı çoğunlukla internet üzerinden gerçekleşmektedir. Örneğin fail, ele geçirdiği bir başkasına ait kredi kartı bilgilerini kullanarak bir e-ticaret sitesinden alışveriş yapabilir. Böyle bir durumda, mağdur kart sahibidir ve fail TCK 245/1’den cezalandırılır. Yargıtay 8. Ceza Dairesi de kararlarında, internet sitesi üzerinden başkasına ait kartla alışveriş yapılmasını bu suç kapsamında değerlendirmektedir.
Bir kararında Yargıtay, sanığın sanal pos cihazları kullanarak birçok kişinin kredi kartı bilgisini elde edip harcama yapmasını TCK 245 kapsamında değerlendirmiş ve her bir müştekiye yönelik eylemi ayrı suç saymıştır (birleşme hükmü uygulanmamıştır). Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu, ATM cihazına kopyalama düzeneği yerleştirip kart bilgilerini ele geçiren ve bu bilgilerle sahte kart üretip para çeken failin eylemlerinde hem hırsızlık hem kartların kötüye kullanılması suçlarının oluştuğunu, ikisinin içtima kuralları uyarınca ayrı ayrı cezalandırılması gerektiğini belirtmiştir. Bu, şunu gösterir: Fail önce mağdurun kartını çalıyor veya kopyalıyorsa (hırsızlık), sonra onu kullanarak para çekiyorsa (TCK 245), iki suç da oluşur ve fail iki cezaya birden çarptırılır.
İnternet dolandırıcılıklarında son dönemde “kimlik bilgisi phishing” yöntemleriyle kart dolandırıcılığı da artmıştır. Örneğin, fail sahte bir bankacılık sitesi kurup kullanıcıların kart şifrelerini elde ederek hesaplarından para transferi yapmaktadır. Bu durumda failin eylemi TCK 245 kapsamında banka kartının kötüye kullanılması suçunu oluşturur; ayrıca sistemin güvenliğini ihlal ettiği için TCK 244 (bilişim sistemini engelleme/bozma) suçu da gündeme gelebilir. Yargıtay, bu tip karma vakalarda genellikle farklı suçların içtimasına gidilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Ancak eğer eylem doğrudan kartın kötüye kullanılması yoluyla gerçekleşiyorsa, nitelikli dolandırıcılık yerine özel madde olan 245 uygulanır.
Örneğin, internet bankacılığı şifresini ele geçirip hesaptan kendi hesabına para aktaran failin eyleminde aldatılan doğrudan banka sistemi olduğu için Yargıtay bunu TCK 245 kapsamında “kart bilgilerini kullanarak çıkar sağlama” olarak değerlendirir, dolandırıcılık (158) hükümlerini uygulamaz. İnternet dolandırıcılığı suçlarındaki bu ayrım, TCK 158/1-f ve TCK 245 arasındaki farkı da ortaya koyar: Eğer aldatılan insan unsuru ise (mağdur kendi rızasıyla işlem yapıyor aldatılarak), dolandırıcılık devreye girer; eğer fail kimseyi aldatmadan doğrudan sistem veya kart bilgileri üzerinden haksız kazanç sağlıyorsa, o zaman kart kötüye kullanma veya bilişim suçu söz konusudur.
Nitekim Ceza Genel Kurulu 2013/140 sayılı kararında, bilişim sistemine girilerek bir kişi aldatılmaksızın çıkar sağlanırsa bunun dolandırıcılık değil bilişim suçu veya hırsızlık olacağını açıkça belirtmiştir.
Özetle, internet dolandırıcılığı suçları Türk Ceza Kanunu’nda ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Hem dolandırıcılık suçunun genel hükümleri (TCK 157 ve 158) hem de bankacılık sistemine ilişkin özel hükümler (TCK 245) bu alanda uygulanmaktadır.
Yargıtay kararları, bu suçların unsurlarının somut olaylara nasıl tatbik edileceğini göstermekte ve hukuki sınırları belirlemektedir. İnternet dolandırıcılığı mağduru olan kişiler, Cumhuriyet Savcılıklarına başvurarak faillerin tespitini ve cezalandırılmasını talep edebilirler. Suçun niteliğine göre yargılama asliye ceza veya ağır ceza mahkemesinde yürütülecektir.
Öte yandan, bu internet dolandırıcılığı suçlarında sanık konumunda olan kişiler için de gerek soruşturma aşamasında gerek kovuşturmada etkin pişmanlık, uzlaşma gibi bazı imkanlar söz konusu olabilmektedir (basit dolandırıcılıkta uzlaşma, kart suçlarında pişmanlık indirimi gibi). Her halükarda, internet üzerinden işlenen dolandırıcılık suçları, günümüzün gelişen teknolojiyle paralel olarak hukuk sistemimizin yakından takip ettiği ve ciddi yaptırımlar öngördüğü suçlardandır. Unutulmamalıdır ki, somut olayların özelliklerine göre suç vasfının doğru tespiti (örneğin dolandırıcılık mı, yoksa yalnızca bilişim suçu mu olduğunun ayrımı) çok önemlidir.
Bu nedenle bu tip vakalarda soruşturma makamları teknik delilleri titizlikle toplamakta, mahkemeler de Yargıtay içtihatlarını gözeterek hüküm kurmaktadır.
İnternet Dolandırıcılığı Suçlarını konu alan bu makale yalnızca bilgilendirme amacı taşımakta olup, somut davalar için bir ceza avukatından profesyonel destek alınmalıdır.