Tefecilik suçu ve davaları (TCK m. 241) - İzmir Ceza Avukatı

Tefecilik suçu Türk Ceza Kanununun Ekonomi, Sanayi ve Ticarete İlişkin Suçları barındıran Dokuzuncu Bölümünde, 241. ve devamı maddelerde düzenlenmiştir.

TCK m. 241: Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beşyüz günden beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Suçun anahtar kelimesi “kazanç elde etmek amacıyla ödünç vermek” tanımında yer almaktadır. Şöyle ki, adına ne konursa konsun, kazancın oranı ne olursa olsun bir başkasına ödünç verilen para karşılığında menfaat beklenmesi durumunda tefecilik suçu oluşmuş olur.

Somut bir anlatımla, ödünç verilen paranın döviz karşılığı ya da banka faiz karşılığı ne olursa olsun, 10 lira verilen borcun 1 yıl sonra 11 lira olarak tahsili amacı dahi tefecilik suçunun oluşması için yeterlidir.

Tahsili amacı kelimesini özellikle seçmemin sebebi, suçun oluşması için bu amacın; daha doğrusu iradenin ortaya çıkması yeterlidir. Tahsilatın yapılıp yapılmaması aranmaz.

TCK m. 241/2: Suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.

Madde metninden de anlaşıldığı üzere suçun örgütlü bir faaliyet içerisinde işlenmesi halinde cezai müeyyidede artırıma gidilecektir. Burada bahsedilen örgüt TCK m. 220 ve devamı maddelerde düzenlenen suç örgütüdür. Suç örgütü kurmak, yönetmek ya da üye olmak örgütçe işlenen suçlardan ayrı ve bağımsız bir suç olup TCK m. 241/2 uyarınca ceza alan kişiler hem tefe suçundan hem de suç örgütü kurmak, yönetmek ya da üye olmak suçlarından ayrı ayrı cezalandırılacaktır. Böyle bir iddiada Mahkemece öncelikle bir örgütün varlığı tartışılır, sabit hale gelmesi neticesinde maddeye dayanarak cezada artırım yapılır.

Tefecilik suçu ve davaları – İzmir Ceza Avukatı

TEFECİLİK SUÇUNDA MAĞDUR KİMDİR?

Tefe suçuna ilişkin davalarda en çok kafa karıştıran konu, suçun mağdurunun kim olduğudur. Bu sorunun cevabı yargılamanın ileri aşamalarında müştekiyi ve katılanı da belirleyecektir. Yaygın kanaatin aksine, suçun mağduru borç alan kişi değildir.  Tefe suçunun mağduru (Tüzel kişi olması nedeniyle suçtan zarar göreni.) Gelir İdaresi Başkanlığıdır.

Tefe suçunda tefeciden borç alan kişi suçun mağduru değil, tıpkı borç veren kişi gibi failidir. Tefe ile borç veren kişiden tek farkı cezai yaptırımının olmamasıdır. Hukukumuzda buna pasif fail olma durumu denir.

Dolayısıyla tefe ile borç alan kişilerce yapılan şikayetler neticesinde her ne kadar re’sen soruşturma başlatılsa bile borç alan kişi müşteki değil, “ihbar eden” olarak tanımlanır. Bu sıfat dolayısıyla borç alan kişilerin davaya katılma hakları yoktur. Mahkemece verilen kararlara itiraz edemezler ve kendilerini ceza avukatı ile temsil etseler dahi lehlerine avukatlık vekalet ücretine hükmedilmez.

TEFECİLİK SUÇUNDA ZİNCİRLEME SUÇ HÜKÜMLERİ UYGULAMASI

Başlangıçta tartışmalara yol açsa da, günümüzde tefecilik suçunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanacağı hususu Yargıtay kararlarıyla sabit hale gelmiştir. Bu durum, birden fazla kişiye karşı tefecilik suçu işleyen kişilerin her bir suçtan ayrı ayrı değil, tek bir suçtan ceza alacakları ve bu cezada artırıma gidileceği anlamına gelmektedir. Bu uygulama, 3 kişiye tefe ile borç veren kişi ile 300 kişiye tefe ile borç veren kişinin aynı cezayı alması sonucunu doğurmaktadır.

TEFECİLİK SUÇUNDA ŞİKAYET VE CEZA İNDİRİMİ

Tefecilik suçu şikayete tabi suçlardan değildir. Yani tefe suçuna ilişkin soruşturma başlatılması için şikayet aranmaz. Tefe ile borç alan dahil herhangi birinin ihbar etmesi ya da Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından şikayet edilmesi fail hakkında soruşturma başlatılması için yeterlidir. Bununla birlikte kanunda yeri olmasa da uygulamada tefe ile borç alan kişinin zararının giderilmesi (faizin iade edilmesi ya da silinmesi.) ceza indirim sebebi olarak kabul edilmektedir.

TEFECİLİK SUÇUNDA İSPAT KÜLFETİ

Yukarıda bahsedildiği üzere tefecilik suçunda borç alan kişi mağdur olarak kabul edilmez. İlgili birimlere yaptığı şikayetler de ihbar olarak değerlendirilir ve re’sen soruşturma başlatılır. Hangi sebeple olursa olsun soruşturmaya konu olan bir borç ilişkisinin tefe olup olmadığının ispatında hayatın olağan akışı ölçütlerinden yararlanılır. Örneğin birbirlerini hiç tanımayan ya da tanısa dahi aralarında ticaret imkanı bulunmayan iki şahıstan birinin diğerine senet ile 50.000,00-TL borç vermesi hayatın olağan akışına aykırı kabul edilir. Böyle bir iddia karşısında failin borç ilişkisini somut olarak açıklayabilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde bu tip hayatın olağan akışına aykırı borç ilişkileri tefe olarak kabul edilir ve borç veren fail hakkında tefecilikten cezaya hükmolunur.

TEFECİLİK SUÇUNDA SUÇ TARİHİ VE ZAMANAŞIMI

Tefecilik suçu şikayete tabi olmadığı için genel zamanaşımı kuralları uygulanır. Zamanaşımı borcun verildiği tarihten başlar. Suç tarihi belirlenirken senet ile verilen tefe borçları yönünden düzenleme ya da senet vade tarihi önem arz etmez. Önemli olan tefe ile borç paranın verilme anıdır. Bu husus ispat edilemiyorsa, senette yer alan düzenleme tarihi suç tarihi olarak değerlendirilir. Borcun herhangi bir şekilde ödenmiş olması tefe suçunu ortadan kaldırmaz, herhangi biri kanunda öngörülen zamanaşımı süresi içerisinde taraflar hakkında suç duyurusunda bulunabilir.

TEFECİLİK SUÇUNDA SAVUNMA VE AVUKAT SEÇİMİ

Ayrıntılarıyla anlatıldığı üzere tefe suçu şikayete tabi olmayan, re’sen soruşturma başlatılan ve tutukluluk için gerekli şartları barındıran katalog suçlardandır. Yargılamalarda karine olarak hayatın olağan akışı belirlenmiş olduğundan, borcun tefe borcu olmadığını ispat külfeti büyük oranda borç veren sanıktadır. Sanıklarca yapılması gereken borcun kaynağını açıklamaktır. Özellikle İzmir‘de her yıl çok sayıda tefeciliğe ilişkin soruşturma başlatılmakta, operasyonlar yapılmakta ve davalar açılmaktadır. Sanıklar tarafından anlaşılması gereken, bir malın fiyatının olması gerekenden yüksek satılması tefe suçunu oluşturmuyor olsa da soyut nitelikteki mal satış iddialarına dayalı savunmalar itibar görmemektedir. Borcun kaynağının satış sözleşmelerine dayandığını iddia eden sanıklarca, bu iddia somutlaştırılmalıdır. Bu somutlaştırma her zaman satışa ilişkin fatura ya da makbuz kadar resmi evrakla olmasa da ek delil ve belgelerle her zaman yapılabilir. Ceza hukukunun nitelikli davalarını oluşturan tefe suçu davalarında yargılanan kişilerin alanında uzman ceza avukatlarından hukuki destek alması elzemdir.

Avukat Ramazan Sertan Safsöz